30 Eylül 2015 Çarşamba

Neden Bir Hufflepuff’a Aşık Olmalısınız

Draco Malfoy küçümseyen sesiyle ‘Hufflepuff’a seçildiğini düşünsene, tek dakika durmaz, hemen ayrılırdım. Sen olsan ayrılmaz mıydın?’ dediği andan itibaren Hufflepuff Binası ezik bir kimlik edindi.

Hufflepuff, Hogwarts’ın en değeri anlaşılmamış binası. Gryffindor’lular özgüvenle birilerine çıkma teklifi ediyor olabilir. Belki Ravenclaw’lar Kaymakbirası hakkındaki komik esprileriyle istediklerinin gönlünü fethediyor, Slytherin’ler tutkularıyla sevgililerini etkiliyordur ama biz Hufflepuff’ların hepsinden üstün odluğunu düşünüyoruz, nedenlerine gelince…

1. Seçmen Şapka öyle diyor

Birçoğumuzun yanımızda olacak kişinin karakteri hakkında kriterleri vardır. Aradığımız cadı ya da büyücünün etkileyici, zeki ve başarılı olmasını istiyoruzdur.

Peki bu Gryffindor, Ravenclaw veya Slytherin özelliklerini taşıyan biriyle çıkmamız gerektiği anlamına mı geliyor? Hippogriff’lerinizi sağlam bağlayın millet. O kişi aynı zamanda iyi kalpli ve sadık değilse bu özellikler tek başına hiçbir şey ifade etmiyor. Seçmen Şapka’ya kulak verin: ‘Adil, vefalıdır onlar/ Hoşgörülü ve içtendir/ İşten kaçmaz Hufflepuff’lar’ dörtdörtlükler, hı?


2. İyi biri olmakla kalmıyorlar

Kimse Hufflepuff’ın ‘iyilerin’ binası olduğuna karşı çıkmaz. Ama ‘iyi’ lafını genelde karşımızdakinin başka bir özelliği yoksa kullanmaz mıyız? Hufflepuff bundan çok daha fazlası.

Mesela, büyücülük dünyasındaki en havalı karakterlerden biri: Nymphadora Tonks. Şeker pembesi saçları olan bir Metamorfoz’du ve yeni anne olduğu halde Voldemort’a karşı verilen savaşa katıldı. İyi biri olmak sıkıcı olmayı gerektirmiyor.


3. Ah, Cedric Diggory

Hadi hemen Cedric Diggory ile Cormac McLaggen’ı kıyaslayalım. Gryffindor’dan Cormac randevularında Hermione’yi hiç konuşturmayıp sadece kendinden bahsetmişti. Quidditch sahasındaki kahramanlıklarıyla böbürlenip ne kadar, öhöm, atılgan olduğunu anlatmıştı.

Hufflepuff’tan Cedric Diggory’nin övünecek pek çok şeyi var: o bir Sınıf Başkanı, Hufflepuff Quidditch Takımı’nın kaptanı, Ateş Kadehi’nin seçtiği Üçbüyücü Turnuvası Hogwarts Şampiyonu, mütevazı, nazik ve pek çok kişi onun bu özelliklerini fark ediyor. Angelina Johnson ona ‘uzun ve yakışıklı olan’ diye sesleniyor ve Katie Bell laf arasında onun ‘güçlü ve sessiz’ olduğundan bahsediyor. Belki Cedric'in kapısında halihazırda bir kuyruk var ama sevilesi daha bir sürü Hufflepuff var. 

4. Hufflepuff’lar kötü bir ayrılıktan sonra Karanlık tarafa geçmezler

Hufflepuff’tan diğer Hogwarts binalarına kıyasla çok daha az Karanlık büyücü çıktı – burdan anlıyoruz ki, zor zamanların üstesinden sağduyuyla geliyorlar. Hiç karşındakini adeta bir Ruh Emici’ye çeviren bir ayrılığın oldu mu?  Sevgilin bir Hufflepuff’sa bunu yaşamazsın.


5. Kapıları herkese açık

Diğer Hogwarts kurucuları ne tür öğrenciler eğitmek istediklerini anlatıp, belli kriterler sıralarken, Helga Hufflepuff: ‘Ben hepsine öğretir, herkese eşit davranırım’ demişti.

Hufflepuff’lar herkesi kabullenir. Muhtemelen seni bir akşam yemeğine davet ederler neticede Hufflepuff Ortak Salonu mutfağın hemen yanında.


6. J.K. Rowling bile Hufflepuff’ların müthiş olduğunu düşünüyor

J.K. Rowling bir zamanlar demişti ki: ‘Hufflepuff pek çok açıdan en sevdiğim bina’

Neden mi? J.K. Rowling, Hufflepuff’ların Hogwarts Savaşı sırasında yaptığına dikkat çekiyor. ‘Savaş kopunca Hufflepuff’lar fiilen kalmayı seçtiler, Gryffindor’ların yaptığı gibi. Biliyoruz ki Gryffindor bir sürü gözükara ve gösterişçi insanla dolu… Anlıyorsunuz ya, cesaret vardır bir de tribünlere oynamak vardır, bazen bu ikisi bir aradadır. Hufflepuff’ların kalma nedeni bu değil. Bir şeyler ispat etmeye çalışmıyorlardı ya da düşünmeden hareket etmiyorlardı. Hufflepuff Binası ruhunu burada görebilirsiniz.’


Bir Hufflepuff olamıyorsan, bir Hufflepuff’la ol.

Teddy Redmayne’e Merhaba Deyin

Gerçek Teddy Redmayne değil ama onun kadar tatlı

Film setinde olmanın hiçbir görkemli yanı yok

Burası çamur içinde, gürültülü ve o kadar kocaman ki bağımsızlığını ilan edecek. Kapalı ayakkabılar giymeniz, baret takmanız ve neon turuncusu reflektörlü yeleklerden geçirmeniz gerekiyor ve adımınızı attığınız her yer öylesine dehşet verici ki, nefes almayı unutabilirsiniz.

Bunları uydurdum.

Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar? seti maun ağacı ve patlamış mısır gibi kokuyor. Koku nereden geliyor bilmiyorum ama öyle. Burası yüzlerce insan, binlerce kostüm ve yüz binlerce aksesuarla dolu. Burada sıra sıra dizilmiş şapkalar, tamamlanmamış taş sokaklar ve 1950lerdeki Avrupa lokantalarına benzer kırmızı plastik tabureleri olan seyyar bir kafeterya var.

Bana kalırsa her bir ufak detay çok güzel.

İlk olarak, sette Teddy Redmayne adında bir köpek var. Eddie Redmayne* değil, Teddy Redmayne.

Paspal şey (sevimli bir kırma, muhtemelen teriyer kökenli) haftanın iki günü, şu an 49 model arabaları restore etmekle uğraşan sahibiyle birlikte işe geliyor. Bu minik köpek, hayatı boyunca ailesi ve arkadaşları tarafından ‘Ted’ olarak bilinmiş. İnsan dostu bu filmde işe başladığından bu yana ise filmin yıldızına atfen o artık ‘Teddy Redmayne’

Aynı şekilde, Teddy değil ama onun ruhunu oldukça yansıtıyor

Teddy Redmayne’in sahibi Alex, beni arabalarını görmeye götürüyor. Motor yağı lekeli elleriyle coşkulu bir jest yaparken ‘işte benim yavrular’ dedi. Arabalardan birinin kaputuna nazikçe vurdu, kaputu açıp 1920lerden bir motorun çalışma prensiplerini öylesine ayrıntılı anlattı ki, artık bir tamirci sayılır mıyım merak ediyorum. Kapıyı açıp sürücü koltuğuna oturdu – vakti gelince filmi izleyenlerin olacağı gibi, başka bir döneme seyahat etti. Sihir gibi.

Alex işine özenilesi bir tutkuyla bağlı olmakla kalmıyor. Bu işte dünyanın en iyisi. Setteki insanlarla konuştukça tekrar tekrar görüyorum ki; burada bulunan herkes çok özel.

Burada görev alan herkesin bir hikâyesi var keşke her birini anlatabilsem: taba rengi, eski dönem bir deri valizi cilalayan beyefendi; kusursuz hacmi elde edene kadar figüranlardan birinin saçına jöle sürmeye devam eden kadın; set kapalıyken dışarıda dolanıp, gelen kargoları mikrofonlu kulaklığıyla bildiren delikanlı. Beni alan şoför, ses teknisyeni, güvenlik görevlisi, fotoğrafçı, boom operatörü, makyaj sanatçısı, birinci, ikinci ve ikinci ikinci yönetmen asistanları. Öğle yemeğinde patates püresi servis eden yapılı adam, bir binayı yıkarken Destiny’s Child dinleyen inşaat işçileri.

Bir saniyeliğine bu filmin cadılar ve büyücüleri konu aldığını aklınızdan çıkarın. Yapım aşamasının her adımı sihirli. Büyülere, asalara, olağanüstü çilleri olan Oskar ödüllü aktörlere geçmeden önce sizi bu hikayelerle tanıştırmak istedim. Takipte kalın…

*18 Kasım 2016’da 3D formatında gösterime girmesi planlanan, çekimleri hala süren Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar? filminin başrol oyuncusu. Fantastik canavarlar hakkındaki, filme adını veren kitabın yazarı Newt Scamander rolünde. 

29 Eylül 2015 Salı

Harry Potter and the Cursed Child İki Bölümden Oluşacak

J.K. Rowling Harry Potter and the Cursed Child'ın* iki bölüm halinde sahneleneceğini açıkladı

Jack Thorne’un sahneye uyarladığı tiyatro oyunu J.K. Rowling, Jack Thorne ve John Tiffany’nin birlikte kurguladığı yeni ve özgün bir hikâyeye dayanıyor. Oyunun ilk gösterimi 2016 yazında, Batı Ucu’ndaki Londra Saray Tiyatrosu’nda gerçekleşecek.

24 Eylül 2015’te J.K. Rowling ‘Üstünde çalıştığımız hikâyenin destansı yapısı gereği Harry Potter and the Cursed Child iki bölümde sahnelenecek.’ diye tweetledi.

Tıpkı senin gibi, bizim de bir sürü sorumuz vardı ve şansımıza oyunun yönetmeni John Tiffany ve yazarı Jack Thorne birkaçını yanıtlamaya hazırdı.

BAFTA ödüllü yazar Jack Thorne büyücülük dünyasının derinlerine inme şansına sahip olmaktan çok mutluydu.

‘Hikayeyi iki parçaya ayırmayı kararlaştırdığımızda elbette çok sevindim’ diye anlattı Jack, ‘çünkü karakterlerle daha uzun zaman geçirme fırsatım olacak ve bu büyük bir onur’

‘Harry Potter’ı sahneye taşıyacak bu sıra dışı imkânın bana verildiğine hala inanamıyorum. Bütün Harry Potter kitaplarını ve filmlerini yalayıp yutmuş bir hayran olarak, daha mutlu olamazdım.’

Tony ve Olivier Ödülleri’ni kazanmış yönetmen John Tiffany, tiyatro gösterilerinin öneminin farkında. Harry Potter and the Cursed Child’ın eşsiz bir eser olduğunu düşünüyor, biz de izleyip ona katılmayı bekliyoruz.

‘Daha önce hiç böylesi bir yapımda yer almamıştım. Tiyatroda genelde ya hazır bir metni uyarlarsınız ya da sıfırdan bir oyun yazarsınız. Cursed Child’la, yazılmış en beğenilen kitaplardan birini ve en sevilen karakterleri inceleme, üstelik J.K. Rowling’le birlikte hiç duyulmamış bir hikâye üstüne çalışma şansına sahip olduk, heyecan uyandırıcı’ şeklinde konuştu.

‘Harry Potter hikâyeleriyle gelen heves ve beklentiyi karşılamak adına oyunu iki aşamada sunmaya karar verdik.’

John ve Jack günümüz tiyatro dünyasının en başarılı ve saygı gören iki ismi. J.K. Rowling’in karakterlerini sahneye taşıyacak olmaktan duydukları tatlı tedirginlik bu sıra dışı yeni öykünün onlar için önemini vurguluyor.

‘Umarım hakkını veririz’ diyor Jack. ‘İlk yedi hikâyenin her daim bilincindeyim... Dilerim insanlar bu tiyatro oyununu da kitaplar kadar severler. Her adımımızı bu farkındalıkla atıyoruz.

Eser, yalnızca yazarı ve yönetmeni için çok önemli olmakla kalmıyor, gösteriyi önümüzdeki yaz Londra Batı Ucu’na hazırlamak için bıkmadan çalışan bütün ekip için de çok şey ifade ediyor.

‘Yapımda görev alan pek çok kişi Harry Potter kitaplarıyla büyümüş ya da çocuklarıyla birlikte Harry Potter’la tanışmış’ Jack anlatıyor, ‘onların ‘Harry’ye tekrar kavuşacağımızı hiç düşünmezdik ama işte o burada...’ dediklerini duymak çok heyecan ve gurur verici.’

Harry Potter and the Cursed Child 2016 yazında Londra Batı Ucu’nda olacak, biletler bu sonbahar itibariyle satışta olacak. HarryPotterthePlay.com adresinde yerinizi erkenden ayırtma şansına ulaşabilirsiniz.


Pottermore yeni haberleri, röportajları ve çok daha fazlasını ulaştırmak için burada olacak.

*Lanetin boyutuna hatta olup olmadığına göre Talihsiz Ufaklık/Lanetli Çocuk şeklinde Türkçe’ye çevrilebilir.

28 Eylül 2015 Pazartesi

Evcini Dobby’den Aldığımız 5 Arkadaşlık Dersi

Harry, Ron ve Hermione, Voldemort’la giriştikleri mücadelede çok sayıda sadık dostun yardımını aldılar ama bu dostların en fedakârı muhtemelen Dobby’ydi.

Bu yürekli evcini kimi zaman bir baş belası olmadı değil – Dursleyler’in mutfak zeminini pastayla süslemesi, Harry’ye gelen mektupları saklaması ve az daha okuldan atılmasına yol açması hoş şeyler değildi – ama kimi zamanlar çok iyi bir dost olduğunu inkâr edemeyiz.

Bir masa lambasıyla kafana defalarca vurmana ve tatlılara şiddete kesinlikle karşı olmakla birlikte, hepimiz iyi bir dost olmak konusunda Dobby’den ders alabiliriz.

Peki büyücülük dünyasının gördüğü en cesur ev cini bize arkadaşlık hakkında neler öğretti?


1. Bazen dost acıtır

Arkadaşlarınla hemfikir olup onları desteklemek güzel hoş ama istedikleri şeyler onlar için her zaman iyi değildir. Sırlar Odası’nda Dobby’nin, Harry’yi Hogwarts’tan uzak tutma yöntemleri belki çok iyi şeyler değildi (şu bahsettiğimiz pasta düşürme mevzusu) ama hepsini iyi niyetinden yaptı. Harry’nin tek istediği okuluna geri dönmekken, Dobby Hogwarts’ın onun için tehlikeli olduğunu biliyordu ve Dursleyler’le kalması daha berbat olsa da, daha güvenliydi.


2. Zor zamanlarında arkadaşlarının yanında ol 

İyi bir arkadaş, dostu için her şeyi yapar, bu kötü bir randevunun arkasından sabah saat dörde kadar konuşmak ya da onları havaalanından almak olabilir, su altında nefes alabilsinler diye bir öğretmenin özel stoğundan Galsamotu çalmak da. Ne? Başkaları bunu yapmıyor mu yoksa? Dobby, (sahte) Deli-Göz Moody’nin Galsamotu’nun etkileri hakkındaki sözlerine kulak misafiri olduğu gibi otu Snape’in dolabından yürüttü. Bunu yakalanırsa işinden olacağını bildiği halde yaptı çünkü bunu yaparsa, Harry Üçbüyücü Turnuvası’nın ikinci görevinde başarısız olmayacaktı. Arkadaşlarınız için hırsızlık yapın demiyoruz siz ana fikri kavradınız. Dobby iyi bir dost olmak için her şeyi yapardı.


3. Arkadaşların için öne çık 

İster okulun zorbasına karşı dostunun onurunu savunmak olsun, ister arkadaşını ağlatan sevgilisine ağzının payını vermek, ahbapların için birine kafa tutmak gergin bir durumdur. Dobby kendini Harry’yi korumaya öylesine adamıştı ki, birkaç saniye önce hizmetinden çıktığı efendisi Lucius Malfoy tehditkâr bir hale büründüğünde ona karşı durmaktan çekinmedi. Kendinden katbekat büyük bir büyücüye karşı sihir kullanmak dehşet verici olsa gerek yine de Dobby, Malfoy’un Harry’yi incitmesini önlemek için elinden gelen her şeyi yaptı.

4. Sırlarını koru

Hepimiz Dobby’nin ağzını sıkı tutmak konusunda başarılı olamadığının farkındayız ama dostları utanç verici bir hale düşmüşse durumu nasıl kotaracağını bilirdi. Onun gibi ev cini olan Winky, baba Barty Crouch için çalıştığı işini kaybettiğinde perişan olmuş, Hogwarts’ta kendini içkiye vermişti. Aşırıya kaçtığı zamanlarda küçük duruma düşmesin diye Dobby onu İhtiyaç Odası’na götürür ve bu kötü anlarında moralini yerine getirmeye çalışırdı. Belki bu konuda Dobby’yi örnek alıp, gece kulübünde yere yığılan arkadaşlarımızın fotoğraflarını Facebook’a yüklemememiz gerekiyordur.

5. Sevdiklerinin incinmesine asla izin verme

Kimse dostlarının üzüldüğünü görmek istemez ama Dobby dostlarını korumak için kendini tehlikeye atmaya bile razıydı. Ölüm Yadigarları’nda, ‘Dobby, Harry Potter ve arkadaşlarını kurtarmaya geldi’ diyerek Bellatrix Lestrange ve Harry’nin arasına atladı. Tereddütsüz bağlılığı yürek burkan ölümüyle sonuçlandı ama son anına kadar tamamıyla sadık bir dost oldu. Şimdi müsaadeniz olursa, biz biraz ağlamaya gidiyoruz.

27 Eylül 2015 Pazar

Yeni Pottermore’a Hoş Geldiniz


Söyleyecek çok şey var.

Bu yepyeni internet sitesi de ne? Eskisi nereye gitti? Bu arada Ginny Weasly’in Patronus’u neydi? Üçbüyücü Turnuvası’nın ilk görevinde Harry Potter hangi ejderhayla mücadele etti? ‘Cursed Child’* tam olarak nedir? Sahnelenecek oyunun serinin tamamlayıcısı niteliğinde olmadığından emin misiniz? Eddie Redmayne** nasıl biri? Pottermore ekibi bir şatoda mı çalışıyor?

Senin sormak istediklerin, benim de anlatacak pek çok şeyim var.

Öyleyse bir anlaşma yapalım: sen bu şimşek şeklinde bir yara izi taşıyan büyücüyü ve onun yaşadığı dünyayı sevmeye devam et, ben de içeriden getirebildiğim kadar haber getireyim. İçeriden derken Fantastik Canavarlar’ın setinden, Harry Potter and the Cursed Child’ın sahne arkasından yakalayabildiklerimden bahsediyorum, J.K. Rowling’le ilgili haberler ve yeni yazılarından kısa kesitler de dâhil.

Ama önce, birkaç soruyu yanıtlayalım.

Bu yepyeni internet sitesi nedir?
Bu site, Büyücülük Dünyası’nın dijital kalbi.

Burası, J.K. Rowling’in (evet, büyük bombamız bu!) en taze yazılarını bulabileceğin, sihirli karakterleri, objeleri, büyüleri ve yerleri görüp, kitapları ilk okuduğun zamanları yâd edebileceğin, Dumbledore’un nasihatleri üzerine düşünüp, Newt Scamander hakkında şeyler kurgulayabileceğin, Cursed Child’ın kim olduğunu tahmin etmeye çalışırken, hikayeye tekrar aşık olacağın bir yer ve hatta ÇOK DAHA FAZLASI.

Sitede kaybolup gitmeni öneririm; eğer onları bulacak kadar uzun vakit geçirirsen burası gizlenmiş bir sürü güzel sırla dolu. Şimdilik etrafa bir göz at ve sonra yine gel! Yarın tekrar gel! Ve ondan sonraki gün ve ondan sonraki gün ve onun ardından gelen gün de! Siteye hep yeni bir şeyler ekliyoruz.

Bütün güzel evrenler gibi büyücülük dünyası da büyümeye devam ediyor, Pottermore da onunla birlikte genişliyor. Kıyamet kopana ya da internet yok olana kadar her gün, sana yeni öyküler, yeni büyülü deneyimler, yepyeni röportajlar ve sahne arkalarından hınzırca alınmış haberler sunmaya devam edeceğiz.

Eski site nereye gitti?
Ah, uçmuş siteler cennetine? Son Bina Kupası’nı verdik, İksir sınıfını askıya aldık ve orijinal Pottermore.com’u kapattık. Bunu hangi Merlin-aşkına nedenden yaptık? Çünkü sana sunabileceğimiz çok daha fazla şey var; yazılar, filmler, piyesler, kitaplar, karakterler, mekânlar, analizler, üstelik ilerde kendi Patronus’unu keşfedebileceğine dair dedikodular da dönüyor…

Peki bu kazan pastasının kreması? Yeni Pottermore logosu J.K. Rowling’in kendi elyazısı.

Ya Seçme Töreni’ne ne oldu? Söylentileri dönen Patronus testi nerde? Artık asa alamayacak mıyız?
İyiki sordun! Seçmen Şapka’yı geri getireceğiz, böylece Gryffindor, Ravenclaw, Hufflepuff ya da Slytherin’den mi olduğunu öğrenebilceksin. Yakında Patronus’unun şeklini öğrenip bunun ne anlama geldiği hakkında kafa yorabileceksin, bir asan da olacak ve kimbilir daha başka hangi sihirli şeyleri ekleyeceğiz. Bir gözün haberler sekmemizde olursa yenilikleri ilk sen öğrenirsin. Site sürekli gelişen bir yapıya sahip ve biz senin fikirlerini önemsiyoruz, bize düşüncelerini anlat biz de sihrimizi konuşturalım.

Cursed Child kim?
İyi deneme! Sonraki soruya geçelim.

Piyesin serinin devamı niteliğinde olmadığına emin misiniz?
Oldukça eminiz. Son derece. Çok çok çok eminiz.

Eddie Redmayne gerçekte nasıl biri?
Israrcıysan senin için öğrenebilirim.

Peki Üçbüyücü Turnuvası’ndaki ejderha?
Hatırlatması için şuraya*** bir göz at derim (rica ederim)

Pottermore ekibi bir şatoda mı çalışıyor?
Hayır, ama bu fikri hemen öneriler sandığımıza atıyorum.

Hermione sevgisiyle dolu kalbimin en derinlerinden, yenilenip geliştirilmiş Pottermore’a hoş geldiniz diyorum. Size bu siteyi sunmak için gerçekten çok çalıştık ve yürekten umuyoruz ki onu bizim kadar seversiniz.

Beni sorarsan, ben KOCAMAN bir Harry Potter hayranıyım (kocaman derken çok seviyorum anlamında dedim; öyle dev gibiyim demeye çalışmadım) ve gazeteciyim. Size haberler, röportajlar ve sahne arkası sırları getirmek için buradayım. Sizin Pottermore Muhabiri’niz olmak büyük onur. Hadi burada biraz eğlenelim ha, ne dersiniz?

Ginny Weasley’in Patronus’una gelince…



Pottermore Muhabiri

* 2016 yazında ilk olarak Londra’da sahnelenmesi planlanan, içeriği açığa çıktığında Lanetli/Hüzünlü/Talihsiz Çocuk olarak çevrilebilecek, J.K. Rowling'in yayımlanmamış bir hikâyesinden uyarlanan tiyatro oyunu.
** 18 Kasım 2016’da 3D formatında gösterime girmesi planlanan, çekimleri hala süren Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar? filminin başrol oyuncusu. Fantastik canavarlar hakkındaki, filme adını veren kitabın yazarı Newt Scamander rolünde.
*** Macar Boynuzkuyruk
En tehlikeli ejderhalardan biri, Harry, Üçbüyücü Turnuvası görevlerinden ilkinde, kuluçkadaki bir anne Macar Boynuzkuyruk’la karşı karşıya geldi.
 illüstrasyon: Paul Catling
Orijinal Metin

26 Eylül 2015 Cumartesi

Potter Ailesi

Potter ailesi, en köklü soylardan birine sahiptir ancak (Harry Potter’ın doğumuna kadar) büyücülük tarihinde öne çıkmadılar, rahat ve güvenilir hayatlarını geri planda sürdürmekten memnundular.

Potterlar’ın ‘Kutsal Yirmi-Sekizli’* olarak anılan ailelerden biri olmamasının nedeni; bu sözde gerçekliği kesin listeyi oluşturan anonim kişinin,** Potter soy isminin, Muggle’lar arasında da yaygın olmasından yola çıkarak, ailenin bozuk kan diye tanımladığı bir sınıfa ait olduğunu düşünmesiydi. Ölüm Yadigârları’nda ima edildiği üzere, Potter soyunun kaynağı bilinen bir hikâyedir. Muggle dünyasında ise ‘Potter’ mesleki bir soyadıdır, çanak çömlekle uğraşan kişi anlamına gelir. 

Potterlar, on ikinci yüzyıl büyücüsü Stinchcombe’lu Linfred’ın soyundandı, topraklarında çok sevilen bu tuhaf adamın lakabı önceleri ‘Potterer’dı, zaman içinde kısaltılıp ‘Potter’ halini aldı. Anlaşılması güç, aklı hep başka yerlerde olan Linfred, Muggle komşularının sıklıkla tıbbi yardımına ihtiyaç duyduğu bir yurttaştı.  Linfred’ın frengi ve sıtma ateşi tedavilerinin şaşılacak derecede iyi olmasının sihirden kaynaklandığını hiç kimse anlamadı; herkes onu zararsız ve sevilesi, tuhaf bitkilerle dolu bahçesinde oyalanan yaşlı bir adam olarak görüyordu. İyi niyetli eksantrik biri olarak tanınmak Linfred’ın işine yaradı, Potter ailesinin servetinin temellerini oluşturan deneylerini kapalı kapılar ardında sürdürebiliyordu. Büyü tarihçileri Linfred’ı, günümüzde iksir şeklinde kullanılan bir dizi tedavinin fikir babası olarak gösterir, bunlardan ikisi Biberli İksir ve İske-Büy’dür. Bu gibi tedavileri cadı ve büyücülere satmasıyla, öldüğünde yedi çocuğunun her birine hatırı sayılır miktarda altın bırakabildi.

Linfred’in en büyük oğlu Hardwin, Godric’s Hollow’dan, Iolanthe Peverell isminde genç ve güzel bir cadıyla evlendi. Kız Ignotus Peverell’ın*** torunuydu. Erkek varisler bulunmadığından görünmezlik pelerini, kuşağın en büyüğü olan Iolanthe’a kalmıştı. Hardwin’e ailesinin pelerinin varlığını gizli tuttuğunu anlattı ve kocası buna saygı duydu. O günden bu yana pelerin, nesilden nesle yaşça en büyük olana aktarıldı. 

Potterlar civardan kişilerle evlenmeyi sürdürdü, Muggle’larla evlendikleri de oldu. Nesiller boyu İngiltere’nin batısında yaşamayı sürdürüp çok çalışarak aile hazinelerini teker teker büyüttüler ve söylemezsek olmaz, ataları Linfred’ın kendine özgü huzurlu, becerikli tarzını miras almışlardı. 

Bazı durumlarda Potter’lardan biri Londra’ya kadar geliyordu, aile üyelerinden ikisi Büyüceşura’da yer aldı: Ralston Potter, 1612–1652 yılları Büyüceşura üyesi ve Gizlilik Nizamnamesi’nin önemli destekçilerinden (koyu militan üyelerin aksine Muggle’lara savaş ilan etmeye karşı çıktı) ve Henry Potter (yakınları Harry derdi). Henry doğrudan, Hardwin ve Ionlanthe’ın soyundandı ve 1913–1921 yıllarında Büyüceşura’da görev almıştı. Dönemin Sihir Bakanı, Archer Evermonde’u, büyücülük topluluğunu I. Dünya Savaşı’yla boğuşan Muggle’lara yardımdan menetmesi üzerinde, alenen kınayınca küçük çaplı bir karışıklılık yarattı.  Muggle’ların lehine sergilediği bu açık sözlülük, Potterları’ın ‘Kutsal Yirmi-Sekizli’ye dâhil edilmemesinin bir diğer güçlü nedeni.


Henry’nin oğlunun ismi Fleamont Potter’dı. Bu isim Henry’nin annesinin son arzusu üzerine konmuştu, kadın kızlık soyadının yaşamasını istiyordu, yoksa unutulup gidecekti. Çocuk bu yükü oldukça iyi sırtlandı; gerçekten de düello becerilerini hep, Hogwarts’ta adıyla dalga geçenlerle tutuştuğu sayısız kavgaya bağladı. Sihirli Şıpşık Saç İksiri’ni (‘iki damlası en söz dinlemez saçları bile yola getirir’ sloganıyla) üreterek ailenin birikmişlerini dörde katlayan kişi Fleamont’tı. Emekliye ayrılınca şirketini yüksek bir fiyata sattı ama hiçbir meblağ ne onun ne de eşi Euphemia’nın evlat özlemini gideremezdi. Bir kız ya da oğlan sahibi olmaktan umut kesmek üzereydiler ki, hayrete düşüren bir sürpriz yaşadılar, Euphemia hamileydi ve bir süre sonra sevgili oğulları James dünyaya geldi. Fleamont ve Euphemia, James’in Muggle-doğumlu Lily Evans adında bir kızla evlendiğini görecek kadar uzun yaşadılar ama torunları Harry ile hiç tanışamaya ömürleri yetmedi. Ejderha çiçeği yaşları ilerlemiş çifti birkaç gün arayla bu dünyadan aldı ve Ignotus Peverell’in Görünmezlik Pelerini James Potter’a geçti.

* 1930’larda yazılan ‘Saf-Kan Elkitabı’na göre o dönemin 28 gerçek saf-kan İngiliz ailesinden oluşan liste. 
** Kitabın yazarının, soyu Kutsal Yirmi-Sekizli arasında yer alan Cantankerus Nott olduğu yaygın bir inanıştır. (cantankerus İngilizce’de sinirli, suratsız, münakaşacı, uzlaşılmaz anlamlarına gelen, hoş şeyler çağrıştırmayan bir sıfattır)  
*** Ozan Beedle’ın Hikâyeleri’nde ölümle karşılaştığı rivayet edilen üç kardeşin en küçüğü.

25 Eylül 2015 Cuma

J.K. Rowling sizleri yenilenen Pottermore’da ağırlıyor


J.K. Rowling’in hoş geldin mesajını dinlemek için aşağıdaki videoyu başlatın, Rowling sizi yeni Pottermore’un sunduklarını keşfetmeye davet ediyor…


Pottermore’a hoş geldiniz

Bu benim internetteki sihirli köşem, hem bildiğin şeyleri bulabileceğin hem de yeni yazılarımı keşfedebileceğin bir yer. Burada Pottermore Ekibi’nden son haberleri okuyabilir, makaleleri ve yenilikleri öğrenebilirsin. 

Karakterler, mekânlar ve zaten yabancısı olmadığın sihir hakkında yeni bilgiler bulacak, aynı zamanda yeni karakterler, yeni yerler, yeni kavramlarla tanışacaksın.

Pottermore hayal gücünü özgür bırakabileceğin, seni yeni maceralara yönlendirmesine izin verebileceğin bir yer; hayatında biraz daha sihre ihtiyaç duyuyorsan, doğru yerdesin.

21 Eylül 2015 Pazartesi

Mr Ollivander

Ünlü asa üreticisi Mr. Ollivander, Diagon Yolu’ndaki asa dükkânı Ollivanderlar: M.Ö. 382’den beri Kusursuz Asa Yapımcıları’nın sahibi. Atölyesi çağunluk tarafından en iyi asaların satıldığı yer olarak kabul görür.


Doğum günü: 25 Eylül
Asası: Gürgen ve ejderha yüreği tellerinden, otuz iki buçuk santim, hafif esnek
Hogwarts binası: Ravenclaw
Özel yetenekleri: Asa zanaatındaki eşsiz bilgisi
Soyu: Büyücü baba, Muggle-doğumlu anne
Ailesi: Evli, bir oğlu var, kızını kaybetti
Hobileri: Yok, tek tutkusu mesleği


Ollivander soyu esrarengiz bir meslek olan asa yapımıyla yıllardan beri bütünleşmiştir. Soyadlarının ‘zeytin asa üstadı’ anlamına geldiği söylenir, bundan ailenin kurucusunun İngiltere’ye bir Akdeniz ülkesinden göç ettiği anlamı çıkarılabilir (Zeytin ağaçları doğal koşullarda Birleşik Krallık’ta yetişmez). Mr Ollivander’ın şahsi fikri, atalarının bu topraklara Romalılarla birlikte geldiği* ve baştan savma üretilmiş, yapacakları büyüye güven olmaz asalar kullanan eski zaman İngiliz büyücülerine, daha iyilerini satmak için bir tezgâh (dükkâna daha sonradan çıktılar) açtıkları yönünde. 

Mr Ollivander, aksi görüşler olsa da, dünya çapındaki en kaliteli asa üreticisidir, kendi ülkelerinde satın almak yerine, bir Ollivander asasına sahip olmak için Londra’ya kadar gelen çok sayıda yabancı vardır. Mr Ollivander küçük yaşlardan beri yeteneklerini konuşturduğu aile mesleğinin içinde yetişti Bu güne kadar asa yapımında kullanılmış özler ve ağaçlar konusunda gelişmeye tutkuyla bağlıydı, kusursuz asayı bulmayı ezelden beri, körü körüne, fanatiklik derecesinde bir azimle kafasında tasarlıyordu.  

Mr Ollivander aile işyerlerinin yönetimini almadan önce büyücülerin asa özü seçenekleri çok genişti. Müşteriler çoğunlukla asayı yapacak kişiye, kendileri için önemli, onlara miras kalmış ya da ailelerinde özel bir değeri olan (Fleur Delacour’un asasında saf Veela** anneannesinden bir tel saç kullanılması buna işaretti) sihirli bir materyal veriyorlardı. Mr Ollivander ise mükemmeliyetçi kişiliğiyle en iyi asaları yapmanın, çok sevdiğiniz Mıncık’ın*** bıyıklarını (ya da bir büyücünün babasını zehirlenmekten kurtaran geyikotunun sapını ya da bir cadının İskoçya tatilinde rastladığı Kelpi’nin**** yelesinden bir otu) en sevdiğiniz ahşap çeşidinin içine koymaktan ibaret olmadığı konusunda ısrarcıydı. Ona göre ey iyi asaların son derece güçlü bir büyü özü vardır. Bu öz uzman ellerde, özenle seçilmiş ağaçla birleştirilmeli, ortaya çıkan asa kendisini en yakın hissettiği büyücüye verilmeliydi. Bu devrimsel nitelikteki yenilik başlarda ciddi tepki görse de, Ollivander asalarının bugüne kadar üretilenlerden çok daha üstün olduğu hemen anlaşıldı. Asa yapımına uygun ağaçlar ve güçlü özler bulmaktaki becerisi, onları bir araya getirip uygun büyücülere satmaktaki yöntemleri, ona özenen rakip asa üreticilerinden titizlikle gizlenen sırlardır.


* İnsanlık tarihinde M.S.40'lı yıllara tekabül eder.
** Güzelliğiyle büyüleyen insan görünümünde bir tür. Saf-kan Veela'ların dev kuşlara dönüşebildikleri ve ateş püskürdükleri bilinir.
*** Mıncık (orijinal İngilizce ismi; Kneazle) benekli, lekeli ya da noktalı kürkü olan küçük, kedi gibi yaratıktır. Çok büyük kulakları, aslanlarınkine benzer bir kuyruğu olan Mıncık'lar, Muggle'ların ilgisini çekecek kadar sıradışı göründüklerinden, onlara sahip olmak ruhsat gerektirir. Nahoş ya da şüpheli karakterleri sezebilirler. Hermione'nin kedisi Crookshanks yarı Mıncık'tır.
**** Kelpi'ler (orijinal İngilizce ismi; Kelpie) şekil değiştirebilen yaratıklardır. Çoğunlukla, yeleleri uzun tüyler yerine hasır sazlarından oluşan atlar halinde gözlenirler. Dikkatsiz yaklaşırsanız ölümcül olurlar.

19 Eylül 2015 Cumartesi

Giyim

Genelde büyücüler, Muggle’ların arasındayken mor ve yeşil renkler içeren kıyafetler giyerek kendilerini diğer sihir mensuplarına belli eder. Yine de bu sözel bir gelenekten öteye geçmez ve her zaman doğru değildir. Büyücülük topluluğunun çoğu üyesi kendi dünyaları dışında, Muggle’ların etrafındayken sevdikleri renkleri tercih eder veya kullanışlı bir renk olduğundan, hele ki geceleyin dolaşıyorlarsa, siyah giyerler. 

Büyücü ve cadıların halka açık alanlarda uyması beklenen kıyafet yönergesi Uluslararası Gizlilik Nizamnamesi’nde açıkça tanımlanmıştır.
Cadı ve büyücüler, Muggle’larla kaynaşırken tepeden tırnağa Muggle standartlarına uyan ve o günün modasına olabildiğince yakın kıyafetler seçmelidirler. Giyimleri hava koşullarına, coğrafi konuma ve bulundukları mekâna aykırı olmamalıdır. Kendiliğinden değişen ya da ayarlanabilir kıyafetler Muggle’ların arasında giyilemez.
Anlaşılır talimatlara rağmen kıyafet kabahatleri, Uluslararası Gizlilik Nizamnamesi’nin ortaya çıktığı günden bu yana, en fazla işlenen suçlardandır. Genç nesil Muggle kültürünü her açıdan daha iyi tanımaya yatkındır; çocukken Muggle yaşıtlarıyla rahatça vakit geçirebilirler; sonrasında sihir dünyasında iş hayatına atıldıklarında, Muggle modasını takip etmek zorlaşır. Yaşı ilerlemiş cadı ve büyücüler Muggle dünyasının her gün değişen trendlerinden genellikle çaresizce bihaberdir; gençken aldıkları gökkuşağı renklerinde, İspanyol paça pantolonlarıyla bir Muggle cenazesinde skandal yaratmaktan dolayı kendilerini elli yıl sonra Büyüceşura’nın karşısında bulup öfkelendikleri olmuştur.

Sihir Bakanlığı işleri hep bu kadar sıkı tutmaz. Harry Potter’ın Ölüm Laneti’nden sağ çıktığı ve Lord Voldemort’un ortadan kaybolduğu haberi duyulduğunda bir günlük genel af ilan edilmişti. Sonuçta cadı ve büyücüler sevinçten akıllarından uçup gittiğinden ya da kutlamalarının şerefine, geleneksel kıyafetleri içinde heyecanla sokaklara çıktı. 

Kimi sihir mensupları Gizlilik Nizamnamesi’nden kıyafet yönergesinin kaldırılması için ellerinden geleni yaptılar. Kendilerini ‘Güzel Akımlar Zindeler’ (G.A.Z.)* olarak tanıtan bölgesel aktivist bir grup,** aldıkları sayısız uyarı ve ödedikleri cezalara rağmen ısrarla Muggle pantolonlarının ‘büyü akışını kaynağında kestiğini’ öne sürerek, halka açık yerlerde de cüppe giymekte direttiler. Daha ilginci komik görüneceklerini bilerek bazı Muggle konfeksiyonu ürünlerini birlikte kullanan büyücülerdi; tarlatan giyip, Meksika şapkası taktıkları, ayaklarına da krampon geçirdikleri görülmüştür.***

Büyücülerin kıyafetlerinin genel olarak modanın dışında kaldığı bir gerçek yine de davet elbiselerinde ufak oynamalar yapıldı. Standart büyücülük giysisi; kimi zaman geleneksel sivri uçlu büyücü şapkasının da eşlik ettiği, işlemesiz cüppelerden ibarettir ve vaftiz törenleri, düğünler, cenazeler gibi resmi durumlarda her daim kullanılır. Cadı elbiseleri çoğu zaman daha uzun olur. Büyücü ve cadıların gizlenmeye karar verdiği on yedinci yüzyıldan bu yana, giyim tarzlarının hiçbir değişikliğe uğramadığını söyleyebiliriz. Modası geçmiş kıyafetlere bağlılıkları, eski geleneklere ve yaşanmışlıklara olan özlemlerinin, kültürleriyle duydukların gururun bir yansıması olabilir.

Muggle’lardan hoşlanmayanlar bile zaman içinde, Muggle’ların cübbelere kıyasla çok daha kullanışlı olan kıyafetlerini benimsedi. Aşırı Muggle-karşıtları ise üstünlüklerini sergilemek adına kasten göz alıcı, zamanın gerisinde, züppemsi stilleri sokağa taşımaya devam edecek.



* Önderleri Archie Aymslowe’dur. (soy isim ‘geç anlıyorum’la telaffuz benzerliğine sahip)

** Ortaya çıktıkları günden beri Muggle’ların gözünde tarikat üyeleri şeklinde kabul gördüler.

*** Muggle’lar onların bir şeylere isyan eden öğrenciler olduklarını düşünüyor.

17 Eylül 2015 Perşembe

Hayalet Öyküler

J.K. Rowling'in düşünceleri

Bu yazıda büyücülük dünyasının ölülerini rahatsız etmeden, kendime dair bir şeyler anlatacağım. Yedi Harry Potter kitabını (Çağlar Boyu Quidditch, Fantastik Yaratıklar Nelerdir, Nerede Bulunurlar? ve Ozan Beedle’ın Hikâyeleri’ni dahil etmezsek) planlayıp yazdığım on yedi sene içinde büyücülük dünyasına ilişkin, kitaplarımda yer almayan, bir dolu hikâye kurguladım. Bu hikâyelere sahip olmaktan mutluydum (şanslıyım ki durduramadığım bir hayal gücüne sahibim) küçük detaylar kullanmaya sık sık ihtiyaç duyuyordum ve bunun için kaynağım hazırdı; zaten ayrıntılı bir dünya kurmuştum.

Yan karakterler (hatta sadece geçen isimler) için bile gereksiz derece detaylı hikayeler yarattığımı fark ettim. Bunun kötü yanı ana karakterler hakkında kurguladığım olayları, esas hikaye uğruna feda etmemi gerektirmeleriydi. Çoğunu kitabın son hali kadar gerçek bulduğum bu anlatılmamış hikayelere kendimce ‘hayalet öyküler’ dedim. Bazen bir okurumla konuştuğumda hayalet öykülerde geçen bir şeyden bahsederim ve bir anlığına yaşadıkları o afallamayı yüzlerinde görürüm. Kitabı okurken yanlışlıkla bir yerlerde yirmi sayfa kadar atladım mı acaba diye sorgularlar. İstemeden bu düşünceye sevk ettiğim insanlar olmuş olabilir, aslında sorun sizde değil, kelimenin gerçek anlamıyla, benim kafamda.

16 Eylül 2015 Çarşamba

Vernon & Petunia Dursley

Harry’nin teyzesiyle eniştesi işyerinde tanışmıştı. Kendini bildi bileli ailesinin cadı kızlarına ondan daha fazla değer verdiğini düşünüp kendini yiyen Petunia Evens, Londra’da daktilo dersleri almak niyetiyle Cokeworth’ü bir daha dönmemek üzere terk etti. Böylece bir yazıhanede, sihirle ilgili her şeyden son derece uzak, sabit fikirli ve maddiyatçı Vernon Dursley’le tanışacağı yerde, iş buldu. Genç Petunia’ya göre bu iri yarı, boynu görünmeyen kıdemsiz yönetici gerçek bir erkeği temsil ediyordu. Vernon hem duygularına karşılık vermişti hem de dibine kadar normaldi. Olabilecek en normal arabayı kullanıyordu ve son derece normal beklentileri vardı. Vernon’ın çoğunlukla kendisi hakkında konuştuğu ve dünyayla ilgili tahmin edilebilir görüşlerini anlattığı, uzayıp giden bir dizi yavan randevularıyla birlikte, Petunia’nın parmağına yüzüğün takılacağı ana dair hayalleri de başladı.


Uygun zaman geldiğinde Vernon Dursley, annesinin evinin oturma odasında, dizlerinin üstünde evlilik teklifini yaptı, kitabına uymayan hiçbir şey yoktu, Petunia tereddüt etmeden evet dedi. Her şey rüya gibiyken Petunia’yı huzursuz eden tek şey taze nişanlısının, o zamanlar Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu son sınıf öğrencisi olan kız kardeşi hakkında ne düşüneceğiydi. Vernon siyah takımının altına kahverengi ayakkabı giyen insanları bile küçümsemeye meyilliydi. Zamanının çoğunu uzun cüppeler içinde büyüler yaparak geçiren bir genç kız hakkında edineceği izlenimleri Petunia düşünmek bile istemiyordu.

Vernon’ın sinema sonrası atıştırmalık bir şeyler aldığı dükkânın önüne park edilmiş koyu renk arabalarında gözyaşları eşliğinde gerçeği anlattı. Vernon, Petunia’nın tahmin ettiği gibi şaşkınlık içindeydi yine de ona içtenlikle kardeşinin bir ucube olmasının onun suçu olmadığını bildiğini söyledi. Petunia hissettiği minnetle öyle beklenmedik bir şekilde sarıldı ki Vernon kızarmış sosisini yere düşürdü.


Nişanlı çiftin Lily ve sevgilisi James’le ilk görüşmeleri hiç iyi geçmedi, o günden sonra ilişkileri sadece daha da kötüye gitti. James, Vernon’u komik bulmuştu ve bunu gizlememe gafletine düştü. Vernon büyüklük taslamak niyetiyle James’e ne araba kullandığını sorduğunda James, bindiği yarış süpürgesinden bahsetti. Vernon yüksek sesle büyücülerin işsizlik maaşıyla geçindiğini varsaydığında James, Gringotts’u ve ailesinin orda biriktirdiği som altın serveti anlattı. Vernon kendisine ciddiyetle cevap verildiğinden şüphe duydu ve çok öfkelendi. Vernon ve Petunia’nın restoranı öfkeyle terk etmesiyle gece sonlandı. Lily gözyaşlarına boğulmuş haldeydi, James de (kendini biraz suçlu hissediyordu) ilk fırsatta Vernon’la arasını düzelteceğine söz verdi.

O fırsat hiç gelmedi. Kız kardeşinin gölgesinde kalmaktan bıkmış olan Petunia, Lily’yi nedimesi olarak istemedi; bu Lily’yi çok incitti. Privet Drive, dört numaradaki kare şeklinde evlerini çok seviyordu. Artık beklenmedik şeyler yapan eşyalara karşı güvendeydi. Yanından geçince ezgiler tüttüren çaydanlıklardan ya da ‘Quidditch’ ve ‘Biçimdeğiştirme’ gibi isimleri olan anlamadığı şeyler hakkındaki bitmeyen konuşmalardan uzaktı. Vernon’la birlikte, Lily ve James’in düğününe katılmamayı tercih ettiler. Onlardan alabildikleri en son haber Harry’nin doğumuyla ilgiliydi. Petunia kâğıda küçümseyerek şöyle bir baktıktan sonra onu çöpe atmıştı.

Daha yeni bir yıl geçmişken yeğenlerini yetim kalmış halde, kapı eşiğinde bulmanın yaşattığı şok bu nedenle çok sarsıcıydı. Onunla birlikte gelen mektupta ailesinin öldürüldüğü yazıyordu ve Dursleyler’den çocuğu yetiştirmeleri isteniyordu.  Lily’nin oğlu için kendi canını feda ederek tetiklediği büyünün, Harry annesiyle aynı kanı paylaşan biriyle aynı yere ev diyebildiği sürece, onu Lord Voldemort’tan nasıl koruyacağını açıklıyordu. Bu Harry’nin güvende olacağı tek yerin Privet Drive, dört numara olduğu anlamına geliyordu.

Harry’nin gelişinden önce, kız kardeşinin adının evde geçmemesi konusunda en sağlam kararlığı sergileyen Petunia’ydı. Şimdi kendi içinde, Lily’le (kalbinin derinliklerinde her zaman çok sevdiğini bildiği) bağlarını o şekilde koparmış olmaktan dolayı suçluluk duyuyordu ama kıskançlık ve umutsuzluk bu duyguları bastırılmıştı. Petunia’nın gömdüğü başka duyguları da vardı (Vernon’a hiçbir zaman itiraf etmemişti) ama çok eskilerde, o da sihir emareleri gösterip ansızın Hogwarts’a alınmayı düşlemişti.


Dumbledore’un yazdığı, Lily’nin cesurca ölümünü anlatan mektubu okuduktan sonra Harry’ye bakmak zorunda olduğunu hissetti onu da kıymetli oğlu Dudley’le birlikte yetiştirecekti. Ama bunu istemeye istemeye yaptı ve kendi verdiği kararın bedelini, çocukluğu boyunca Harry’ye ödetti. Enişte Vernon’da, tıpkı Severus Snape gibi, babasına olan büyük benzerliğinden dolayı Harry’den hep bir parça nefret etti.

Harry’ye ailesinin ölümüyle ilgili söyledikleri yalanlar esasen kendi korkularından kaynaklanıyordu. Lord Voldemort kadar güçlü bir karanlık büyücünün düşüncesi bile çok korkunçtu. Onlar da huzurlarını bozup keyiflerini kaçıran her konuda yaptıkları gibi, bunun üstünü örttüler ve ailen-araba-kazasında-öldü masalını o kadar çok anlattılar ki gerçek olduğuna kendilerini nerdeyse inandıracaklardı. Petunia bir cadıyla birlikte büyümesine rağmen sihirle ilgili her konuda çok cahildi. Vernon’la, Harry’nin içindeki sihri söküp çıkarabileceklerine dair saçma bir fikir paylaşıyorlardı. On birinci doğum gününde Harry’ye Hogwarts’tan gelen mektupların önünü kesmek için yollar ararken cadıların sudan geçemeyeceği hurafesinden medet umdular. Çocukluğunda Lily’nin pek çok kez akıntıların üstünden zıpladığını ve taştan taşa zıplayarak dereleri gören Petunia için, Hagrid’in fırtınalı denizi hiç zorluk çekmeden aşıp kayalığın tepesindeki barakaya ulaşması pek sürpriz değildi.

J.K. Rowling’in düşünceleri

Vernon ve Petunia isimlerini en başından beri hiç değiştirmedim, kitabımda yer alan pek çok karakterin aksine hiç geçici isimleri olmadı. Vernon ismini seçmemin nedeni kısacası beğendiğim bir isim olmaması. Petunia ise çocukken kız kardeşim Di ile başka kişilermişiz gibi yaptığımız oyunlarda geçimsiz kadın karakterlere koyduğum isimdi. Bu adı nerden duyduğumdan, geçtiğimiz günlerde arkadaşlarımdan biri, biz küçükken televizyonda yayımlanan bir dizi kamu spotu reklamını izletene kadar bir haberdim (beyefendi bu tarz şeyler bulunca uygun zamanlarında izlemek için bilgisayarında arşivler). Videoların arasında sarp kayalıkta oturmuş pikniklerinin tadını çıkaran evli bir çiftin yer aldığı bir animasyon vardı. Onların aşağısında kalan denizde boğulmakta olan adama bakıyorlardı (ana fikir el sallamayın, cankurtaranı arayındı). Adam eşine Petunia diye hitap etmişti bu da bana acaba ismi buradan mı duymuştum diye düşündürdü çünkü Petunia adında biriyle hiç tanışmamıştım ve hatırladığım kadarıyla bu isimde biri hakkında bir şey de okumadım. Bilinçaltı benzersiz bir şey.. Animasyondaki Petunia tombul, neşe saçan bir karakterdi, görünüşe bakılırsa ondan sadece ismini almışım.

Soyadları olan ‘Dursley’ Gloucestershire’daki bir kasabanın ismi, doğduğum yerden uzak sayılmaz. Dursley’de hiç bulunmadım, eminim çok hoş insanlarla doludur. Kasabanın adını kullanma sebebim telaffuz ediliş şekliydi kasabanın kendisiyle hiçbir ilgisi yok.
Dursley ailesi geri fikirli, peşin hükümlü, dar görüşlü, cahil ve bağnaz; pek sevmediğim şeylerin birçoğuna sahipler. Serinin son kitabında Petunia Teyze’nin,  Harry’yle vedalaşırken insani yanıyla (kardeşine duyduğu sevginin çok eskilerde kalmış, belli belirsiz yanan alevi ve Lily’nin gözlerini birdaha göremeyebileceğini anlamanın acısıyla) giriştiği mücadeleyi yansıtmaya çalıştım ama bunları itiraf edemiyor bunca zaman gömdüğü duygularını gösteremiyordu. Bazı okurlarım Petunia Teyzeden veda sırasında daha fazlasını beklese de ben, onun bu şekilde davranmasını, yedi kitap boyunca tanıdığımız Petunia’nın duygu ve düşüncelerine daha uygun buluyorum.

Görünüşe göre kimse Vernon Enişte’den pek bir şey beklemediğinden, onların vedaları konusunda hayalkırıklığını aktaran olmadı.

14 Eylül 2015 Pazartesi

Ölçü Birimleri


İngiliz cadı ve büyücüler, elektrik ve bilgisayar kullanmamalarının yanı sıra metrik sistemi de hiçbir zaman benimsemediler. Muggle hükümetin verdiği kararlara bağlı olmadıklarından, 1965'te başlayan ölçü birimlerinin değiştirilmesi sürecine kayıtsız kaldılar.

Cadı ve büyücüler sihrin marifetlerinden yararlanabildiklerinden, uğraştırıcı işlemler yapmakta bir sıkıntı görmüyorlardı, sonuçta ağırlıklarını onslar, librelerle tartmaya; uzunluklarını inç, fit ve millerle ölçmeye; alışverişlerini Knut, Sickle ve Galleonlarla yapmaya devam ettiler.

J.K. Rowling'in düşünceleri

Harry Potter ve Felsefe Taşı’nın orijinal el yazması İngiltere’de yayımlanmak üzere kabul edildiğinde, yazı işleri müdürü standart prosedür olarak bütün birimlerin metrik sisteme uygun hale getirileceğini söyledi. Yukarıda belirttiğim sebeplerden ötürü bunu reddettim, ölçülerin değiştirilmesi tutarlılığı bozuyordu. Bu tercihi yazarın politik düşüncelerine bağlamamak gerekir, Avrupa karşıtı değilim tam aksine İngiltere’nin Avrupa’ya dahil olduğu gerçeğini tamamıyla destekliyorum, şahsen yarı Fransız sayılırım. Metrik sistemle bir alıp veremediğim de yok, İngiliz ölçü sisteminden çok daha mantıklı ve yemek yapmayı kolaylaştırdığı su götürmez bir gerçek ama eski usulü çok daha ilginç buluyorum, çok daha eksantrik. Dolayısıyla kitabımda anlattığım tarzda bir topluluğa daha uygun.


Kitapta İngiliz ölçü sistemini kullanmakta ısrarcı olmam beklenmedik bir şekilde, İngiliz Ağırlıkları ve Ölçüleri Derneği’ne bir üyelik davetiyesi almamla neticelendi. İngiltere’nin metrik sistemi reddetmesi gerektiği düşüncesinde olmadığımdan(Dernek üyelerinin çoğunun aksine) davetiyemi atmak üzereydim ki, birden aklıma bir fikir geldi. Birazdan söyleyeceklerimin karakterimle ilgili pek de parlak olmayan şeyleri açığa sereceğinin farkındayım ama bir anlığına, derneğe katılmamın kız kardeşim Di’yi nasıl da kızdıracağını fark etmiştim. Di’nin en komik hali öfkeden deliye döndüğü halidir ve nefret ettiği şeyler listesinin başlarında, sırf köklü geçmişlerinin hatırına geleneklere körü körüne bağlılık, bir diğer değişle, çünkü-İngiltere’ye-özgü-ve-elin-oğlu-yağı-nasıl-tartacağımı-bana-öğretecek-değil bağnazlığı yer alır, yani bu tarz bir derneğin temsil ettiği şey.

Üyeliğim basına yansıdığında Di, gerçekten tatmin edici bir şekilde öfkeden deliye döndü. O kadar çok gülüyordum ki, üyeliğimi sadece onu sinirlendirmek için onayladığımı açıklayabilecek kadar uzun süreliğine bile kendimi durduramıyordum. Bu öfkesini nerdeyse kontrol edilemeyecek bir boyuta taşıyordu ve bu işleri genelde daha da renklendirirdi. Açıkçası bir posta pulu fiyatına kimsenin bu kadar çok eğlenebildiğini sanmam.

Privet Drive, Dört Numara



Privet Drive, İngiltere’nin Surrey ilinde Little Whinging semtinde yer alır. Aynı tarz evlerin düzgün bir sokak boyunca sıralandığı, kendi halinde, sihirle ilgili her şeyden uzak bir yerdir. Ailesi, Voldemort tarafından öldürüldükten sonra Harry'nin, Privet Drive dört numarada akrabaları Dursleylerle (Petunia Teyze, Vernon Enişte ve kuzeni Dudley) yaşamasına Albus Dumbledore tarafından karar verilmiştir.

J.K.'in düşünceleri

Dursleylerin yaşadığı sokağın ismi banliyölerin tipik bitkisi privet busha bir gönderme, bu çalı pek çok İngiliz bahçeside zarif çitler olarak kullanılır. Bitkinin hem varoşlarla hem de sınırlandırmayla yaptığı çağrışımı sevdim, Dursleylerin kendilerini fazlaca beğenmiş bir orta sınıf ailesi olması ve büyücülük dünyasından kararlılıkla uzak durmalarıyla bağlantılı. Semtlerinin adı 'Little Whinging' de kulağa olması gerektiği gibi dar görüşlü ve kibirli geliyor, 'whinging' İngiliz İngilizcesinin günlük konuşma dilinde söylenme ya da mızmızlanma anlamında kullanılan bir kelime. Vernon Enişte'nin şirket yöneticisi konumuna yakışacağından dolayı Dursleylerin evini büyük ve kare şeklinde tarif ettiğimi düşünsem de, ev hakkında yazdığımda farkında olmadan çocukluğumu geçirdiğim ikinci evi betimliyormuşum, Bristol yakınlarında Winterbourne'da yer alan, Dursleylerinkinin aksine üç yatak odalı oldukça küçük bir banliyö eviydi. Bunun farkına Warner Bros.'un Leavesden Stüdyoları'nda inşa edilen Privet Drive dört numaraya ayak bastığımda vardım, merdivenlerin altındaki büfeden odaların konumlarına kadar kendimi eski evimin birebir kopyasında bulmuştum üstelik eski evimden ne set tasarımcısına, ne yönetmene ne de yapımcıya bahsetmiştim, bu da Harry Potter kitaplarını filme uyarlarken yaşadığım sarsıcı deneyimlerden bir diğeriydi. Çok sağlam bir sebebi yok ama dört rakamını pek sevmem, bende sert ve acımasız bir izlenim uyandırır, onu Dursleylerin ön kapısına yerleştirmemin sebebi de bu.