16 Eylül 2015 Çarşamba

Vernon & Petunia Dursley

Harry’nin teyzesiyle eniştesi işyerinde tanışmıştı. Kendini bildi bileli ailesinin cadı kızlarına ondan daha fazla değer verdiğini düşünüp kendini yiyen Petunia Evens, Londra’da daktilo dersleri almak niyetiyle Cokeworth’ü bir daha dönmemek üzere terk etti. Böylece bir yazıhanede, sihirle ilgili her şeyden son derece uzak, sabit fikirli ve maddiyatçı Vernon Dursley’le tanışacağı yerde, iş buldu. Genç Petunia’ya göre bu iri yarı, boynu görünmeyen kıdemsiz yönetici gerçek bir erkeği temsil ediyordu. Vernon hem duygularına karşılık vermişti hem de dibine kadar normaldi. Olabilecek en normal arabayı kullanıyordu ve son derece normal beklentileri vardı. Vernon’ın çoğunlukla kendisi hakkında konuştuğu ve dünyayla ilgili tahmin edilebilir görüşlerini anlattığı, uzayıp giden bir dizi yavan randevularıyla birlikte, Petunia’nın parmağına yüzüğün takılacağı ana dair hayalleri de başladı.


Uygun zaman geldiğinde Vernon Dursley, annesinin evinin oturma odasında, dizlerinin üstünde evlilik teklifini yaptı, kitabına uymayan hiçbir şey yoktu, Petunia tereddüt etmeden evet dedi. Her şey rüya gibiyken Petunia’yı huzursuz eden tek şey taze nişanlısının, o zamanlar Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu son sınıf öğrencisi olan kız kardeşi hakkında ne düşüneceğiydi. Vernon siyah takımının altına kahverengi ayakkabı giyen insanları bile küçümsemeye meyilliydi. Zamanının çoğunu uzun cüppeler içinde büyüler yaparak geçiren bir genç kız hakkında edineceği izlenimleri Petunia düşünmek bile istemiyordu.

Vernon’ın sinema sonrası atıştırmalık bir şeyler aldığı dükkânın önüne park edilmiş koyu renk arabalarında gözyaşları eşliğinde gerçeği anlattı. Vernon, Petunia’nın tahmin ettiği gibi şaşkınlık içindeydi yine de ona içtenlikle kardeşinin bir ucube olmasının onun suçu olmadığını bildiğini söyledi. Petunia hissettiği minnetle öyle beklenmedik bir şekilde sarıldı ki Vernon kızarmış sosisini yere düşürdü.


Nişanlı çiftin Lily ve sevgilisi James’le ilk görüşmeleri hiç iyi geçmedi, o günden sonra ilişkileri sadece daha da kötüye gitti. James, Vernon’u komik bulmuştu ve bunu gizlememe gafletine düştü. Vernon büyüklük taslamak niyetiyle James’e ne araba kullandığını sorduğunda James, bindiği yarış süpürgesinden bahsetti. Vernon yüksek sesle büyücülerin işsizlik maaşıyla geçindiğini varsaydığında James, Gringotts’u ve ailesinin orda biriktirdiği som altın serveti anlattı. Vernon kendisine ciddiyetle cevap verildiğinden şüphe duydu ve çok öfkelendi. Vernon ve Petunia’nın restoranı öfkeyle terk etmesiyle gece sonlandı. Lily gözyaşlarına boğulmuş haldeydi, James de (kendini biraz suçlu hissediyordu) ilk fırsatta Vernon’la arasını düzelteceğine söz verdi.

O fırsat hiç gelmedi. Kız kardeşinin gölgesinde kalmaktan bıkmış olan Petunia, Lily’yi nedimesi olarak istemedi; bu Lily’yi çok incitti. Privet Drive, dört numaradaki kare şeklinde evlerini çok seviyordu. Artık beklenmedik şeyler yapan eşyalara karşı güvendeydi. Yanından geçince ezgiler tüttüren çaydanlıklardan ya da ‘Quidditch’ ve ‘Biçimdeğiştirme’ gibi isimleri olan anlamadığı şeyler hakkındaki bitmeyen konuşmalardan uzaktı. Vernon’la birlikte, Lily ve James’in düğününe katılmamayı tercih ettiler. Onlardan alabildikleri en son haber Harry’nin doğumuyla ilgiliydi. Petunia kâğıda küçümseyerek şöyle bir baktıktan sonra onu çöpe atmıştı.

Daha yeni bir yıl geçmişken yeğenlerini yetim kalmış halde, kapı eşiğinde bulmanın yaşattığı şok bu nedenle çok sarsıcıydı. Onunla birlikte gelen mektupta ailesinin öldürüldüğü yazıyordu ve Dursleyler’den çocuğu yetiştirmeleri isteniyordu.  Lily’nin oğlu için kendi canını feda ederek tetiklediği büyünün, Harry annesiyle aynı kanı paylaşan biriyle aynı yere ev diyebildiği sürece, onu Lord Voldemort’tan nasıl koruyacağını açıklıyordu. Bu Harry’nin güvende olacağı tek yerin Privet Drive, dört numara olduğu anlamına geliyordu.

Harry’nin gelişinden önce, kız kardeşinin adının evde geçmemesi konusunda en sağlam kararlığı sergileyen Petunia’ydı. Şimdi kendi içinde, Lily’le (kalbinin derinliklerinde her zaman çok sevdiğini bildiği) bağlarını o şekilde koparmış olmaktan dolayı suçluluk duyuyordu ama kıskançlık ve umutsuzluk bu duyguları bastırılmıştı. Petunia’nın gömdüğü başka duyguları da vardı (Vernon’a hiçbir zaman itiraf etmemişti) ama çok eskilerde, o da sihir emareleri gösterip ansızın Hogwarts’a alınmayı düşlemişti.


Dumbledore’un yazdığı, Lily’nin cesurca ölümünü anlatan mektubu okuduktan sonra Harry’ye bakmak zorunda olduğunu hissetti onu da kıymetli oğlu Dudley’le birlikte yetiştirecekti. Ama bunu istemeye istemeye yaptı ve kendi verdiği kararın bedelini, çocukluğu boyunca Harry’ye ödetti. Enişte Vernon’da, tıpkı Severus Snape gibi, babasına olan büyük benzerliğinden dolayı Harry’den hep bir parça nefret etti.

Harry’ye ailesinin ölümüyle ilgili söyledikleri yalanlar esasen kendi korkularından kaynaklanıyordu. Lord Voldemort kadar güçlü bir karanlık büyücünün düşüncesi bile çok korkunçtu. Onlar da huzurlarını bozup keyiflerini kaçıran her konuda yaptıkları gibi, bunun üstünü örttüler ve ailen-araba-kazasında-öldü masalını o kadar çok anlattılar ki gerçek olduğuna kendilerini nerdeyse inandıracaklardı. Petunia bir cadıyla birlikte büyümesine rağmen sihirle ilgili her konuda çok cahildi. Vernon’la, Harry’nin içindeki sihri söküp çıkarabileceklerine dair saçma bir fikir paylaşıyorlardı. On birinci doğum gününde Harry’ye Hogwarts’tan gelen mektupların önünü kesmek için yollar ararken cadıların sudan geçemeyeceği hurafesinden medet umdular. Çocukluğunda Lily’nin pek çok kez akıntıların üstünden zıpladığını ve taştan taşa zıplayarak dereleri gören Petunia için, Hagrid’in fırtınalı denizi hiç zorluk çekmeden aşıp kayalığın tepesindeki barakaya ulaşması pek sürpriz değildi.

J.K. Rowling’in düşünceleri

Vernon ve Petunia isimlerini en başından beri hiç değiştirmedim, kitabımda yer alan pek çok karakterin aksine hiç geçici isimleri olmadı. Vernon ismini seçmemin nedeni kısacası beğendiğim bir isim olmaması. Petunia ise çocukken kız kardeşim Di ile başka kişilermişiz gibi yaptığımız oyunlarda geçimsiz kadın karakterlere koyduğum isimdi. Bu adı nerden duyduğumdan, geçtiğimiz günlerde arkadaşlarımdan biri, biz küçükken televizyonda yayımlanan bir dizi kamu spotu reklamını izletene kadar bir haberdim (beyefendi bu tarz şeyler bulunca uygun zamanlarında izlemek için bilgisayarında arşivler). Videoların arasında sarp kayalıkta oturmuş pikniklerinin tadını çıkaran evli bir çiftin yer aldığı bir animasyon vardı. Onların aşağısında kalan denizde boğulmakta olan adama bakıyorlardı (ana fikir el sallamayın, cankurtaranı arayındı). Adam eşine Petunia diye hitap etmişti bu da bana acaba ismi buradan mı duymuştum diye düşündürdü çünkü Petunia adında biriyle hiç tanışmamıştım ve hatırladığım kadarıyla bu isimde biri hakkında bir şey de okumadım. Bilinçaltı benzersiz bir şey.. Animasyondaki Petunia tombul, neşe saçan bir karakterdi, görünüşe bakılırsa ondan sadece ismini almışım.

Soyadları olan ‘Dursley’ Gloucestershire’daki bir kasabanın ismi, doğduğum yerden uzak sayılmaz. Dursley’de hiç bulunmadım, eminim çok hoş insanlarla doludur. Kasabanın adını kullanma sebebim telaffuz ediliş şekliydi kasabanın kendisiyle hiçbir ilgisi yok.
Dursley ailesi geri fikirli, peşin hükümlü, dar görüşlü, cahil ve bağnaz; pek sevmediğim şeylerin birçoğuna sahipler. Serinin son kitabında Petunia Teyze’nin,  Harry’yle vedalaşırken insani yanıyla (kardeşine duyduğu sevginin çok eskilerde kalmış, belli belirsiz yanan alevi ve Lily’nin gözlerini birdaha göremeyebileceğini anlamanın acısıyla) giriştiği mücadeleyi yansıtmaya çalıştım ama bunları itiraf edemiyor bunca zaman gömdüğü duygularını gösteremiyordu. Bazı okurlarım Petunia Teyzeden veda sırasında daha fazlasını beklese de ben, onun bu şekilde davranmasını, yedi kitap boyunca tanıdığımız Petunia’nın duygu ve düşüncelerine daha uygun buluyorum.

Görünüşe göre kimse Vernon Enişte’den pek bir şey beklemediğinden, onların vedaları konusunda hayalkırıklığını aktaran olmadı.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder