15 Eylül 2016 Perşembe

Teknoloji

Herhangi bir kitabı, eşyayı ya da hayvanı asanı bir kez sallayıp ‘Accio!’ diyerek yanına getirebiliyorsan; arkadaşlarınla ve tanıdıklarınla baykuş, ateş, Patronus, Çığırtkan, madeni para gibi tılsımlı nesneler aracılığıyla iletişim kurabiliyor veya Cisimlenerek onlarla yüz yüze görüşebiliyorsan; gazetendeki resimler hareket ediyor ve sıradan günlük eşyalar zaman zaman seninle konuşuyorsa; internet pek de ilginç bir yer gibi gelmiyor. Buradan, asla internette gezen bir cadı veya büyücü bulamazsın sonucu çıkmasın; ancak bunu yapıyorlarsa muhtemelen üstten bakan bir merak veya Muggle Bilimleri alanında araştırma yapma amacı taşıyorlardır.

Bulaşık makinesi ya da elektrikli süpürge gibi sıradan ev eşyalarına ihtiyaç duymamakla birlikte kimi büyücü topluluğu mensupları Muggle televizyonlarını eğlenceli bulur. Hatta birkaç delişmen büyücü on sekizinci yüzyılın başlarında işi ileri götürüp, kendi televizyon kanallarını açmak umuduyla İngiliz Büyücülük Yayın Kurumu’nu kurdu. Proje erken bir safhada başarısızlıkla sonlandı çünkü Sihir Bakanlığı büyücülükle ilgili şeylerin Muggleların kullandığı bir cihaz üzerinden yayınlamasını desteklemeye karşıydı, (fikir birliğine varılmıştı ki) bu durumun Uluslararası Gizlilik Nizamnamesi’ni ciddi ölçüde ihlal edeceği neredeyse kesindi.

Kimileri haklı gerekçelerle, bu kararı tutarsız ve taraflı buldu. Büyücü topluluğu tarafından yasalara uygun şekilde yeniden düzenlenen çok sayıda radyo zaten halihazırda büyücülere yönelik düzenli yayınlar yapmaktaydı. Sihir Bakanlığı, Muggleların ‘Zehirli Dokunakula’nızı nasıl budamalısınız?’ veya ‘lahana bahçenizdeki yercücelerinden en etkili şekilde nasıl kurtulursunuz?’  gibi başlıklar taşıyan önerilerden sıklıkla bazı parçalar duyduklarını kabul etmek durumunda kaldı ancak radyo dinleyen Muggle nüfusunun televizyon izleyenlere kıyasla daha müsamahakar, daha ebleh, kendi mantıklarını kullanmaktan daha aciz olduklarını öne sürdü. Normal olmayan bu durumun olası gerekçeleri Profesör Mordicus Egg tarafından yazılan Sıradanların Felsefesi: Mugglelar Neden Görmemeyi Tercih Ediyor’da uzun uzadıya inceleniyor. Profesör Egg, Muggleların bu gibi durumlarda hayal güçlerinin oyununa geldiklerine değil de, yanlış duyduklarına inandıklarını ikna edici bir dille açıklıyor.

Çoğu büyücünün Muggle cihazlarından kaçınmasının bir başka sebebi de kültürel. Büyücü topluluğu kendilerinin sihirle kolayca yapabildikleri şeyleri yapabilmek için aletler icat eden Muggleların (tartışmasız zeka ürünü) buluşlarından çoğuna ihtiyaç duymamalarıyla iftihar eder. Birisinin evini çamaşır kurutma makineleri ve telefonlarla doldurması sihirsel yetersizliğini kabul etmesi şeklinde algılanacaktır.

Muggle teknolojilerine duyulan nefret konusunda verilen çok önemli bir taviz vardır ki bu da arabalar (ve bir dereceye kadar motosikletler ve trenler). Uluslararası Gizlilik Nizamnamesi yürürlüğe girmeden önce büyücüler ve Mugglelar günlük ulaşımlarını, at arabaları ve yelkenli gemileri içeren araç yelpazesiyle, birbirlerine benzer şekilde gerçekleştiriyorlardı. Atların sürdüğü taşıtlar göze batacak kadar zamanın gerisinde kaldığında sihir topluluğu bu araçlardan vazgeçmek zorunda kaldı. Büyücülerin yirminci yüzyılda yolları doldurmaya başlayan hızlı ve rahat otomobillere büyük gıptayla baktıklarını inkar etmek yersiz olur. Zaten en sonunda Sihir Bakanlığı bile bir filo araba alıp onları çok sayıda kullanışlı tılsımla donattı ve sonuçtan da son derece memnun kaldılar. Birçok büyücü arabalara çocuklara özgü bir tutkuyla bağlıdır. Hiçbir Muggle icadına asla dokunmadıklarını iddia ettikleri halde garajlarında uçan bir Rolls Royce olduğu ortaya çıkan safkanlar da var. Lakin koyu anti-Mugglecılar motorlu taşıtların hiçbirine geçit vermedi, Sirius Black’in motosiklet tutkusu bu katı tutuma sahip ailesini zamanında çileden çıkarmıştı.

21 Haziran 2016 Salı

Felsefe Taşı

Sihirli özellikleri: Çoğu metali altına çevirebilir ve içeni ölümsüz yapan Yaşam İksiri adındaki sıvıyı üretir
Amacı: Sonsuz yaşam ve zenginlik sağlamak
Yaratıcısı veya ilk sahibi: Nicolas Flamel, kendisi 600 yıldan uzun yaşamış ünlü bir simyacı

 
J.K. Rowling’in Düşünceleri
Felsefe Taşı kavramını ben bulmadım. Taş, bir zamanlar gerçek olabileceğine inanılan efsanevi bir cisim ve simyayla ulaşılmaya çalışılan esas hedef.

‘Benim’ Felsefe Taş’ımın yapabildikleri, eski zamanlarda yaşamış insanların ona isnat ettiği özelliklerle büyük benzerlik gösteriyor. Taş’ın sıradan metalleri altına çevirebileceğine, ayrıca içeni ölümsüz kılan Yaşam İksiri’ni üretmekte kullanılabilineceğine inanılıyormuş. Isaac Newton ve (gerçekte yaşamış olan) Nicolas Flamel gibi ‘gerçek’ simyacılar – kimya ve fiziğin kurucuları – kimi zaman hayatları boyunca bu taşı yaratmanın sırrını çözmekle uğraşmışlar.


Taş’tan bahsedilen eski metinlerde rengi çoğunlukla, kırmızı veya beyaz olarak tanımlanır. Simyayla ilgili kaynakların çoğunda bu renklere önem verilir ve genel kanı, sembolik bir anlam taşıdıkları yönündedir.

20 Haziran 2016 Pazartesi

Profesör Quirrell

Tam adı: Quirinus Quirrell
Doğum günü: 26 Eylül
Asası: Kızılağaç ve tek boynuzlu at kılı, yirmi üç santim, yumuşak ve esnek
Hogwarts binası: Ravenclaw
Yetenekleri: Savunma Büyüleri alanına teoride hakim, pratikte aynı şey söylenemez
Hobileri: Seyahat etmek, kır çiçeklerini ezmek
Ölümü: 1992


Harry’nin Karanlık Sanatlara Karşı Savunma öğretmenlerinin ilki, Hogwarts’taki görevinin başına geçmesinin öncesinde dünya çapında ‘Büyük bir Seyahat’e çıkmış zeki ve genç bir büyücü. Harry onunla ilk karşılaştığında Quirrell, başını sarıkla bağlamayı adet edinmişti. Kendisini en fazla kekelediğinde gösteren gerginliği öylesine bariz ki, sarığının içinin vampirleri uzak tutsun diye sarımsakla dolu olduğu dedikoduları türemiş.

Quirrell bana göre yetenekli lakin hassas bir oğlan üstelik cesaretten noksan ve gergin yapısıyla okul hayatı boyunca muhtemelen alay konusu olmuş. Yetersizliğini hissedip, kendini kanıtlama arzusu içine düşmesi Karanlık Sanatlar’a (başlangıçta yalnızca kitapta kalan) bir ilgi beslemesiyle sonuçlandı. Kendisini değersiz hatta gülünecek durumda hisseden çoğu insan gibi Quirrell da gizlice, dünyanın artık kendine gelip onu fark etmesini arzuluyordu.

Quirrell biraz merakından biraz da tatmin edemediği değer görme arzusundan dolayı, kara büyücüden arda kalanları bulmak gayesiyle yola çıktı. En kötü ihtimalle Voldemort’un izini bulan kişi olmayı düşlüyordu, ancak daha da iyisi Voldemort’dan bir daha kendisiyle asla dalga geçilememesini sağlayacak şeyler öğrenebilirdi.

Hagrid, bu Hogwarts öğretmenini ‘parlak zeka’ şeklinde tanımlarken yanılmıyordu lakin Quirrell, kara büyücü gücünü kaybetmiş halde dahi olsa, Voldemort’la karşılaştığında kontrolün kendisinin elinde olacağını düşünmekle yeteneğini fazla abartmış ve saflık etmişti. Voldemort, bu genç adamın Hogwart’ta çalıştığını öğrendiğinde, zaten direnmekten aciz olan Quirrell’ın bedeninin kontrolünü doğrudan ele geçirdi.

Quirrell’ın ruhu hala oradaydı ancak tamamen Voldemort’un boyunduruğu altına girmişti. Bu durum Quirrell’ın bedeninde dehşet verici bir dönüşüme sebep oldu: Voldemort artık kafasının arkasından bakıyor, hareketlerini yönlendiriyordu hatta onu cinayet işlemeye bile zorlamıştı. Voldemort bunu yaptığında, Quirrell biraz olsun karşı koymuştu ancak Voldemort ona kıyasla çok güçlüydü.

Sonuçta Quirrell, Voldemort için geçici bir Hortkuluk görevi gördü. İçinde yatan fazlasıyla güçlü ve kötü şeyle verdiği mücadelenin yarattığı bedensel zorlanma onu ciddi ölçüde bitap düşürdü. Annesinin canını feda etmesiyle Harry’nin bedenine miras kalan koruyucu güç, Harry’yle savaşırken Quirrell’ın vücudunda yanıklar ve kabarcıklar çıkmasına neden oldu. Voldemort ile Quirrell’ın ortaklaşa kullandıkları beden, Harry’ye dokunmalarından dolayı korkunç şekilde yanarken, Voldemort son anda kaçarak kendisini kurtardı ve mahvolup hali kalmamış durumdaki Quirrell’ı parçalanıp ölmeye terk etti.

J.K. Rowling’in Düşünceleri
Quirinus hakkında fazla bilgi bulunmayan lakin adı genellikle savaşla birlikte anılan eski bir Roma tanrısı – bu ismi kullanmam Quirrell’ın hiç de göründüğü kadar silik olmadığı hakkında bir ipucu. ‘Quirrell’ İngilizce’de sincap – ki küçük, sevimli, zararsız bir hayvandır – anlamına gelen ‘squirrel’ kelimesine telaffuz açısından çok yakın, üstelik titreme demek olan ‘quiver’ kelimesini de akla getirmesi karakterin doğuştan gergin yapısını destekliyor.

19 Haziran 2016 Pazar

Hogwarts Ders Kitapları, Birinci Sınıf

1. Sınıflar İçin Temel Büyüler Kitabı
Miranda Goshawk tarafından hazırlanan 1. Sınıflar İçin Temel Büyüler Kitabı, Hogwart’ta ilk yıllarını geçirecek öğrenciler için gerekli metinler içerir.

Tılsımlar, Biçim Değiştirme büyülerinden şu yönleriyle ayrılır: tılsım belirli özellikleri bir nesneye veya canlıya eklemekken, biçim değiştirme büyüleri söz konusu nesne veya canlıyı tamamen bambaşka bir şeye dönüştürecektir.
Basit tılsımları bozmak pek de zor değildir ve genç bir büyücüyken öğrendiğiniz çoğu tılsımın etkisi günler, hatta saatler içerisinde kaybolur.
Karanlık tılsımlar; nazar, uğursuzluk büyüleri ve lanetler olarak bilinir. Bu kitap bu tür büyüleri içermez.
Tılsımlama işlemi sırasında dikkatinizin dağılması acı verici sonuçlar doğurabilir – ‘f’ sesini çıkarması gerekirken ‘s’ dediği için üstünde bir bizonla yere yapışan Büyücü Baruffio’u aklınızdan çıkarmayın.
Kimi tılsımlar ebatça büyük yaratıklar üzerinde etkisizdir. Hüçlü büyüler dışında hiçbir şeyin işlemediği bir deriye sahip troller buna örnek gösterilebilir.



Biçim Değiştirme İçin İlk Adım
Emeric Switch’in Biçim Değiştirme İçin İlk Adım kitabı, birinci-sınıfların alınacak kitaplar listesindeki Biçim Değiştirme ders kitabı.

 Biçim Değiştirme yaparken asanızı sert ve emin şekilde sallamanız çok önemlidir. Asanızı gereksiz yere oynatıp çevirirseniz Biçim Değiştirme işleminiz muhakkak hüsranla sonuçlanacaktır.
Biçim Değiştirme büyüsüne geçmeden önce, önünüzdeki şeyin dönüşmesini umduğunuz nesneyi kafanızda net bir şekilde canlandırın.
Yeni başlayanlar büyüyü harfi harfine söylemelidir. Daha tecrübeli büyücülerin büyüyü sesli şekilde dile getirmelerine gerek yoktur.
Kısmı Biçim Değiştirmeleri layıkıyla gerçekleştirmek daha zordur ama düzgün şekilde yapmaya çalışmalısınız. Bir iskemleyi üstünde tavşan başı bulunur vaziyette bırakmak sorumsuzca ve tehlikelidir. ‘Reparifarge!’ dediğinizde nesne veya yaratığın normal haline dönmesi gerekir.
Yetenekli ve güçlü bir büyücü değilseniz, ebatça büyük yaratıklara Biçim Değiştirme uygulamak zordur. Boyunuzdan büyük işlere kalkışmayın.



Bin Bir Büyülü Ot ve Mantar
Phyllida Spore’un yazdığı Bin Bir Büyülü Ot ve Mantar, iksirlerde sıklıkla kullanılan belli başlı sihirli bitki türlerini detaylıca anlatır.

Geyikotu güçlü bir şifalı ottur ve kuvvet verir, derin olmayan yaraların iyileşmesi için çiğ halde tüketilebilir.
Pıtırkurt salgısı sık kullanılan bir kıvam arttırıcıdır.
Bıldırcınotu kimi kaynaklarda düğünçiçeği veya kurtboğan olarak geçer.
Moly, büyü bozmak amacıyla yenilebilinen güçlü bir bitkidir. Beyaz çiçek açar ve sapı siyahtır.
Adamotu’nun çığlığı duyan kişi için ölümcüldür.
Kıpırağaç sihirli bir üvez türüdür ve gövdesine tutunan kişiyi Karanlık yaratıkların saldırısından korur.
Durdurulamayan bir kahkahaya kapılmak istemiyorsanız, Alihotsy ağacının (Sırtlan ağacı diye de bilinir) yapraklarını asla yemeyin.




Karanlık Güçler:  Kendini Savunma Elkitabı
Quentin Trimble tarafından yazılan Karanlık Güçler: Kendini Savunma Elkitabı, Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersindeki ilk yılları olan öğrencilere gerekli bir kaynak.

Kurt adamların dişleri zehirli olduğundan, kurt adam ısırıkları sihir yoluyla iyice temizlenmelidir, ancak kurt adam olduktan sonra bunun geri dönüşü yoktur. Ne pahasına olursa olsun ısırılmaktan kaçınmak gerekir.
Kırmızı Kafalar’dan uzak durun. Bu Karanlık, cücemsi yaratıklar insan kanının akmış olduğu yerlerde gizlenirler ve savunmasız bulduklarını döverek öldürmeye kalkarlar.
Zombiler yalnızca Amerika’nın Güney kesiminde yaşarlar. Yaşayan Ölü’deki vampir örnek olarak gösterilebilir, ayrıca grimsi renginden ve çürük kokusundan tanınabilir.
Cadalozlar insan görünümüne sahip, çocuk-yiyen yaratıklardır. Yine de gelende, normal bir cadı olamayacak kadar fazla siğilleri vardır.



Lanetler ve Karşı-Lanetler
Lanetler ve Karşı-Lanetler, nazar ve lanetler içeren bir büyü kitabıdır. Profesör Vindictus Viridian tarafından hazırlanmıştır.

Gıdıklama Büyüsü: Asanı dosdoğru düşmanına doğrultup ‘Titillando!’ diye bağır.
Bacak-Kitleyen Laneti: Asanı dosdoğru düşmanına doğrultup ‘Locomotor Mortis!’ diye bağır.
Tümden-Felç Laneti: Asanı dosdoğru düşmanına doğrultup ‘Petrificus Totalus!’ diye bağır.
Dil-Yutturma Büyüsü: Asanı dosdoğru düşmanına doğrultup ‘Mimble Wimble!’ diye bağır.
Pelte-Bacak Laneti: Asanı dosdoğru düşmanına doğrultup ‘Locomotor Wibbly!’ diye bağır.

18 Haziran 2016 Cumartesi

Nicolas Flamel

J.K. Rowling’in Düşünceleri
Nicolas Flamel gerçek dünyada yaşamış bir insan. Yirmili yaşlarımın başında hakkında yazılmış hayat hikayelerinden birine rastlayıp okuma fırsatı bulmuştum. Musevi İbrahim’in Defteri isimli esrarengiz bir kitap satın alışından bahsediliyordu. Flamel, tuhaf sembollerle dolu bu kitabın simya bilgileri içerdiğini fark etmişti. Hikaye, bunun ardından Flamel’in  Felsefe Taşı’nı yaratmayı hayatının amacı haline getirdiği şeklinde devam ediyordu.

Gerçek Flamel zengin bir tüccar ve tanınan bir hayırsevermiş. Paris’in kimi sokakları onun ve eşi Perenelle’in ismini taşır.

Felsefe Taşı’nı yazdığım aylarda Flamel hakkında Rönesans dönemi tablolarından fırlamışçasına son derece teferruatlı ve fazlasıyla canlı bir rüya gördüğümü hatırlıyorum. Flamel bana, altın sarısı ışıkla aydınlatılmış karmakarışık laboratuvarını gezdirdi ve Taş’ın nasıl yapılacağını bütün ayrıntılarıyla gösterdi (bu kısmı hatırlayabilmeyi dilerdim).

17 Haziran 2016 Cuma

Kelid Aynası

Sihirli özellikleri: Ayna önünde duran kişiye kalbindeki dileğin bir yansımasını gösterir.

Kelid Aynası çok eski bir icat. Kimin tarafından yapıldığı veya Hogwarts’a ne şekilde geldiği kimse tarafından bilinmiyor. Çıktıkları seyahatlerde karşılaştıkları ilginç eserleri dönerken beraberlerinde getiren bir dizi öğretmenin varlığı biliniyor; aynanın yolunun böylelikle tesadüfen şatoyla kesişmiş olması muhtemel. Getiren öğretmen işlevinden haberdar olduğu aynayı ilginç bulmuş ya da yapabildiklerini anlamayıp meslektaşlarına fikir sormak niyeti taşımış olabilir.

Kelid Aynası eğlenceli bir mizacın ürünü gibi görünen eserlerden biri (kimi zararsız diye tanımlarken kimi gaddarca bulabilir) neticede sıradan bir aynadan çok daha fazlasını gösterse de yararlı bir şey olduğunu söylemek zordur, enteresan sıfatı daha yerinde olur. Profesör Dumbledore’un (o güne kadar İhtiyaç Odası’nda bir asır gibi bir süredir çürümekte olan)  ayna üzerinde yaptığı bazı mühim düzenlemeler bu objeyi harika bir gizleme yeri ve kalbi temiz olmayan birinin nihai sınavı haline getirdi.

Aynanın esas maksadını göstermesi için, tepesine işlenmiş yazı (‘rün ürög kelid ikedni blakliğ edn üzüy’) tersten okunmalıdır.

J.K. Rowling’in Düşünceleri
Harry’yi Kelid Aynası hakkında uyarırken Albus Dumbledore’un kullandığı sözler benim fikirlerimi aynen aktarıyor. ‘Hayallerine sımsıkı sarıl’ tasfiyesi iyi hoş ancak bir noktadan sonra hayallerinin peşini bırakmamak bir işe yaramıyor ve ancak zarar veriyor. Dumbledore asla gerçekleştiremeyeceğin – veya gerçekleşmemesinin daha hayırlı olacağı – bir arzuya bağlanmış haldeyken hayatın ellerinden kayıp gidebileceğini biliyor. Harry asla sahip olamayacağı bir şeyin derin özlemi içinde: ailesine tekrar kavuşmanın. Dumbledore, Harry’nin ailesinden mahrum kalışı son derece hazin olsa da hiç gerçekleşmeyecek bir hayalin karşısında oturmanın ona zarardan başka bir şey getirmeyeceğinin farkında. Ayna büyüleyici ve boş umutlarla dolu lakin illa neşe getirecek diye bir şey yok.

16 Haziran 2016 Perşembe

İlk Kırk Karakter

J.K. Rowling’in Düşünceleri
Sahip olduğum en değerli şeylerden ikisi, Harry Potter hakkında ilk karalamalarımı içeren bir çift küçük defter. Oralarda geçenlerin çoğu seri boyunca hiç kullanılmamış şeyler olsa da, kelimeleri yayın dünyasına taşıyan tuhaf zincire tanık olmak insanı hayrete düşürüyor. 

Defterlerden biri, Hogwarts’a Harry’yle birlikte başlayan kırk öğrencinin (Harry, Ron ve Hermione de sayıya dahil) isimlerinden oluşan bir listeye sahip. İsmi geçen her bir öğrencinin binası belirlenmiş, adının yanında anne-babasının büyücü olup olmadığını gösteren minik işaretler konulmuş.

Kafamda, her yıl Hogwarts’a kırkın epeyce üstünde öğrenci katılacağını kurmakla birlikte; Harry’yle aynı sınıfları paylaşan kızların ve oğlanların bir kısmının isimlerinin elimin altında hazır bulunması, okulda bir olay patlak verdiğinde işime yarar diye düşünmüştüm.

Hikaye iyiden iyiye şekillendikçe, ilk kırk karakterden kimisinin soy durumlarını değiştirdim Bazılarının isimleri kitaplar boyunca hiç geçmemiş olsa da, orada olduklarının her zaman bilincindeydim; bazılarının isimlerinde oynamalar yapıldı; birkaçı kendi yan rolüne sahip olmak için öne atıldı (Ernie Macmillan, Hannah Abbott, Justin Finch-Fletchley), ve içlerinden biri, Neville Longbottom, çok önemli bir karakter haline geldi. Artık hatırlamadığım aksilikler sonucu sudan biraz kabarmış, üstü düşüncesizce karalanmış (o zamanlar küçük olan kızım Jessica’nın marifeti besbelli) ufak defterdeki o listeye bugün bakmak ve isimleri yazıp düzenlerken, binalarını belirlerken nereye varacakları (veyahut da beni nereye taşıyacakları) hakkında hiçbir fikrimin olmayışını düşünmek çok değişik bir duygu.

Peki öyleyse, işte o ilk kırk karakter:

Abbott, Hannah
Bones, Susan
Boot, Trevor
Brocklehurst, Mandy
Brown, Lavender
Bulstrode, Millicent
Corner, Michael
Cornfoot, Stephen
Crabbe, Vincent
Davis, Tracey
Entwhistle, Kevin
Finch-Fletchley, Justin
Finnigan, Seamus
Goldstein, Anthony
Goyle, Gregory
Granger, Hermione – aşağılarda geçen ilk isminin yerine buraya kurşunkalemle sonradan eklemiş
Greengrass, Queenie
Hopkins, Wayne
Jones,  Megan
Li, Sue
Longbottom, Neville – tükenmez kalemle sonradan eklemiş ve aşağılarda geçen ilk ismi iptal edilmiş
MacDougal, Isobel – başta Katrina olan isminin üstü çizilmiş
Macmillan, Ernest
Malfoy, Draco – aşağılardaki ilk ismin yerine buraya tükenmez kalemle sonradan eklemiş
Malone, Roger
Moon, Lily (Luna Lovegood’un ilk ayak sesleri, bu isim hiç kullanılmadı ama kaçık, dalgın bir kız fikri konusunda bana ilham verdi. Bu ismi, Harry’nin annesinin adını belirlemeden önce yaratmıştım.)
Nott, Thedore
Parkinson, Pansy
Patel, Madhari
Patel, Mati
Perks, Sally-Anne
Potter, Harry
[Puckle, Hermione – iptal edilmiş, değiştirilip yukarılara yeniden eklenmiş]
[Puff, Neville – iptal edilmiş, değiştirilip yukarılara yeniden eklenmiş]
[Quirrel, iptal edilip daha sonra öğretmen adı olarak kullanılmış]
Rivers, Oliver
Roper, Sophie
[Sidebottom, Neville iptal edilmiş]
Smith, Sally – adının ilk hali olan Georgina değiştirilmiş
[Spungen soyadı iptal edilip yerine Spinks, Draco sonra onlar da iptal edilip listenin yukarılarına düzenlenmiş şekliyle yeniden eklenmiş]
Thomas, Gary
Turpin, Lisa
Weasley, Ronald
Zabini, Blaise

Çevirmenden not: Sayınca 39 kişi ettiğini biliyorum, gerçekten benim kabahatim yok. (bkz. Orijinal Metin)

15 Haziran 2016 Çarşamba

Hogwarts Dersleri

Hogwarts’ta her birinci sınıf öğrencisinin girmesi gereken yedi ders vardır: Biçim Değiştirme, Muska, İksir, Sihir Tarihi, Karanlık Sanatlara Karşı Savunma, Astronomi ve Bitkibilim. (Süpürgeyle) Uçuş dersleri de alınması mecburi derslerdendir.

Hogwars’taki ikinci senelerinin sonunda öğrencilerin birazdan okuyacağınız listeden en az iki ders daha seçmeleri gerekir: Aritmansi, Muggle Bilimleri, Kehanet, Eski Tılsımlar ve Sihirli Yaratıklarım Bakımı.

Simya gibi fazlasıyla ağır dersler, yeterli talebi sağlamış öğrencilere son iki senelerinde verilir.

J.K. Rowling’in Düşünceleri
Okul dersleri, hikayeyi yeni kurgulamaya başladığımda şimdiki hallerinden biraz farklıydı. Bitkibilim dersinin adı ‘Bitkicilik’ti, Kehanet birinci sınıftan itibaren temel dersler arasındaydı, aynı şekilde Simya ve doğrudan ‘Canavarlar’ adını verdiğim bir dersin de zorunlu olduğu ilk notlarımda; Biçim Değiştirme “Biçim Değiştirme/Metamorfoz” diye geçiyordu.

14 Haziran 2016 Salı

Seçmen Şapka

Sihirli özellikleri: Konuşur, şarkı söyler, bir Zihnefendar’dır
Amacı: Öğrencileri dört Hogwarts Binası’ndan birine yerleştirir, ayrıca ihtiyaç halindeki öğrencilere yardım eder
Yaratıcısı veya ilk sahibi: Esasen Godric Gryffindor’a aittir ancak Hogwarts’ın kurucularının hepsi, yani Godric Gryffindor, Salazar Slytherin, Rowena Ravenclaw ve Helga Hufflepuff tarafından Seçmen olması için büyülenmiştir.



Hogwarts’ın ünlü Seçmen Şapka’sı kendi tarihçesini her eğitim yılının başında söylediği şarkılarla anlatır. Efsane der ki, bir zamanlar şapkanın sahibi dört kurucudan biri olan Godric Gryffindor’muş ve kendi adlarını taşıyan binalarına seçilen öğrencilerden emin olmak için dört kurucu onu beraber tılsımlamış, yerleştirme işlemi de kurucuların eğitmek isteyecekleri öğrenci özelliklerine göre gerçekleşecekmiş.

Seçmen Şapka, çoğu cadı ve büyücünün görüp görebileceği en zeki tılsımlı objelerden biri. Tam anlamıyla dört kurucunun aklına sahip, (yukarı doğru kıvrık bölümüne yakın bir yırtıktan) konuşabiliyor ve usta bir Zihnefendar; bu da onun, kafasına geçtiği kişinin başının içindekileri görmesini, becerileri ve ruhsal durumu hakkında ileriye dönük varsayımlar yapabilmesini sağlıyor. Dahası giyen kişinin aklındakileri cevaplayabiliyor.

Seçmen Şapka bir öğrenciyi yerleştirirken hataya düşmüş olabileceğini söylemeyi kesinlikle reddetmesiyle kötü bir şöhrete sahiptir. Bir Slytherin’in kadirşinas veya özverili davrandığı, bir Ravenclaw’un bütün sınavlarından kaldığı, bir Hufflepuff’ın hem tembel olup hem de derslerinden iyi not aldığı ve bir Gryffindor’un korkakça hareket ettiği zamanlarda Şapka, verdiği ilk kararın arkasında geri adım atmaksızın durur. Yine de dönüp baktığımızda, hizmette olduğu asırlar boyunca Şapka’nın verdiği birkaç kararda göz ardı edilemeyecek hatalar mevcut.


J.K. Rowling’in Düşünceleri
Hogwarts’ı kafamda şekillendirmeye yeni başladığımda, aklımda Seçmen Şapka diye bir olgu yoktu. Öğrencilerin binalara nasıl seçileceği hakkında ortaya birkaç farklı yol koydum (çünkü her biri birbirinden apayrı dört bina bulunacağını daha başından belirlemiştim). Fikirlerimin ilki, bir işi karara bağlamaktan ziyade her türlü sihirli icraatı gerçekleştirebilen Heath Robinson çizimleri usulü, ayrıntılarla dolu bir makineydi ancak hoşuma gitmedi; aynı anda hem karmakarışıkmış hem de kolaya kaçmak oluyormuş gibi geldi. Aklıma gelen bir diğer şey, Giriş Salonu’na dört kurucudan her birinin heykellerini yerleştirmek oldu, heykeller tüm okulun gözleri önünde karşılarındaki öğrenci yığınından kendi binalarına uygun olanları seçmek için hareketleneceklerdi. Bu yöntem daha uygundu ama yine de tam oturmuyordu. Son olarak, insan seçerken kullanılan yöntemlerin bir listesini çıkardım: o-piti-piti, çöp çekme, takım lideri tarafından çağrılma, şapkadan isim çekme – konuşan bir şapkanın verdiği isimler – kafana şapka geçirme – derken, karşınızda Seçmen Şapka.

13 Haziran 2016 Pazartesi

Şapkakitleyen

Şapkakitleyen, yerleştirilmeleri beş dakikadan uzun süren yeni öğrenciler için kullanılan, Hogwarts’a özgü çok eski bir tabir. Seçmen Şapka’nın bu kadar uzun düşünmesi istisnai bir durum ve çok nadir yaşanır, herhalde elli yılda bir. 

Hermione Granger ve Neville Longbottom, Harry Potter’ın yaşıtları arasında bir Şapkakitleyen olmaya en çok yaklaşmış kişiler. Seçmen Şapka, Hermione’yi Ravenclaw’a Gryffindor’a mı yerleştirmesi gerektiğine karar verirken neredeyse dört dakika harcadı. Neville’in durumundaysa Şapka, Gryffindor’dan yana kararlıydı ancak Neville binanın cesaret sıfatıyla özdeşleşmiş adından çekinerek Hufflepuff’a yerleştirilmeyi istemişti. Sessiz tartışmaları Şapka’nın zaferiyle noktalandı. 

Harry Potter’ın şahsen tanıdığı hakiki Şapkakitleyenler, sadece Minerva McGonagall ve Peter Pettigrew. Minerva, Ravenclaw’la Gryffindor arasında kalan şapkayı beş dakika otuz saniye boyunca telaşa vermişti. Peter için ise Slytherin’i de hesaba koyan şapka uzun uzun düşündükten sonra Gryffindor’da karar kıldı. Ayıp düzeyde inatçı Seçmen Şapka, Peter’ı yerleştirirken hata yapmış olabileceğini kabul etmeye bugün bile yanaşmaz, Pettigrew’un (gerçekliği tartışılır) ölüm şeklini yanılmayışının kanıtı olarak gösterir.

12 Haziran 2016 Pazar

Profesör McGonagall

Tam ismi: Minerva McGonagall
Doğum günü: 4 Ekim
Asası: Köknar ve ejderha yüreği telleri, yirmi dört santim, sert
Hogwarts binası: Gryffindor
Ailesi: Muggle baba, cadı anne
Özel yetenekleri: Animagus (ayırt edici özelliklere sahip gümüşi bir tekir kedi)
Hobileri: Dantel örmek, Günümüzde Biçim Değiştirme dergisindeki makaleleri düzeltmek, Quidditch izlemek, Montrose Magpies* takımına destek vermek
*Montrose Magpies (Montrose Saksağanları) otuz iki şampiyonlukla Britanya ve İrlanda Ligi tarihinin en başarılı Quidditch takımı. Renkleri siyah-beyaz olan İskoç takımı ayrıca iki Avrupa şampiyonluğuna sahip.



Çocukluğu
Minerva McGonagall, Presbiteryen bir İskoç papazla, Hogwarts mezunu bir cadının ilk çocuğu ve tek kızıydı. Yirminci yüzyılın başlarında Kuzey İskoçya’da büyürken yavaş yavaş anladı ki hem yapabildiklerinde hem de ailesinin evliliğinde bir gariplik vardı.

Minevra’nın babası Peder Robert McGonagall köyündeki her daim neşeli Isobel Ross’a tutulmuştu. Komşuları gibi Robert da, Isobel’in İngiltere’deki seçkin bir kız yatılı okuluna gittiğini sanıyordu. Aslında Isobel’in aylarca ortadan kaybolduğunda gittiği yer, Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu’ydu.

Ebeveynlerinin (biri cadı biri büyücü) ağırbaşlı genç bir Muggle’la ilişkini hoş görmeyeceklerini bilen Isobel, yeni yeni filizlenen yakınlıklarını gizli tuttu. On sekizine geldiğinde Robert’a sağlam aşık olmuştu. Ne yazık ki gerçek kimliğini açıklayacak cesareti kendinde bulamadı.

Çift, her iki tarafın da ailesini öfkelendirecek şekilde kaçarak evlendi. Artık ailesinden uzaktaki Isobel yeni evlendiği sırılsıklam aşık kocasına, ne Hogwarts’ta aldığı Tılsım dersinden birincilikle mezun oluşundan, ne de okul Quidditch takımı kaptanlığından bahsederek balayı mutluluklarını bozmayı göze alamadı. Isobel ve Robert, İskoçya’nın Caithness bölgesinde papazlara ayrılmış, merkezden uzak bir konuta yerleştiler. Güzeller güzeli Isobel burada, düşük papaz maaşıyla şaşırtıcı şekilde iyi idare edebileceğini gösterdi.

Genç çiftin ilk çocuğu Minerva neşeyle birlikte sorun da getirdi. Aşkı için terk ettiği ailesini, sihir topluluğunu özleyen Isobel, yeni doğan kızına son derece yetenekli bir cadı olan büyükannesinin adını vermekte kararlıydı. Bu alışılmamış isim içinde bulunduğu toplumun tepkisini çekti ve Peder Robert McGonagall eşinin seçimini kilise cemaatine açıklamakta zorlandı. Üstelik eşinin huysuzluklarından dolayı panik halindeydi. Dostları, yeni doğum yapmış kadınların genelde hassas olduklarını, Isobel’in de yakın zamanda kendisini toparlayacağını söyleyerek onu rahatlatmaya çalıştılar.

Fakat aksine, Isobel gittikçe daha da içine kapandı. Minerva’yla günlerce eve çekilip kimseyle görüşmüyordu. Isobel ileride kızına, daha yeni doğduğu zamanlardan itibaren basit ama kesin sihir emareleri gösterdiğini anlatacaktı. Yükseklerdeki raflardayken ne hikmetse beşiğine gelen oyuncaklardan; Minerva daha konuşmaya başlamadan onun isteklerini yerine getiriyormuş gibi davranan ailenin kedisinden; başka bir odadayken kimi zaman kendi kendini çaldığı duyulan babasının gaydasından ve bu imkan dışı olayın minik Minerva’yı nasıl da kıkır kıkır güldürdüğünden bahsedecekti.

Isobel gurur ve endişe arasında gidip geliyordu. Robert korkuya kapılacağı bir şeye tanık olmadan gerçeği itiraf etmesi gerektiğinin farkındaydı. Robert’ın usanmadan sorup durması neticesinde Isobel en sonunda, gözyaşlarına boğularak, yatağının altında bekleyen kilitli kutudaki asanın esaretini sonlandırdı ve gerçekte kim olduğunu gösterdi.

Minerva o gece yaşananları hatırlayamayacak kadar küçük olsa da, Muggle’ların dünyasında sihir yeteneğiyle büyümenin zorluklarını daha sonra acı şekilde kavrayacaktı. Cadı olduğunu öğrendikten sonra karısına duyduğu aşk biraz bile olsun azalmayan Robert McGonagall, yine de eşinin bu açıklamasıyla ve böylesine bir sırrı ondan bu denli uzun süre gizli tutmasıyla sarsılıp, derin bir üzüntü yaşadı. Dürüst ve namuslu biri olmakla iftihar ettiği hayatını artık geride bırakıp, karakterine ters düşen şekilde sırlarla dolu bir hayat sürmek zorundaydı. Isobel hıçkırıkları arasında, kendisinin (ve kızlarının) Uluslararası Gizlilik Nizamnamesine uymakla yükümlü olduklarını, haklarındaki gerçeği gizlemeleri gerektiğini, aksi halde Sihir Bakanlığı’nın gazabıyla yüzleşeceklerini anlattı. Robert da papazlarının bir cadıyla evli oluşu hakkında yerel halkın – genellikle hoşgörüsüz, bağnaz ve geleneklerine sadık türde insanlar – ne hissedeceği düşüncesiyle dehşete kapılmıştı.

Minik zeki bir gözlemci olan Minerva, annesi ile babası arasında devam eden aşka rağmen sarsılan güveni üzülerek izledi. McGonagall’ların iki erkek evladı daha oldu ve her ikisi de sihir taşıdıklarını zamanla belli etmeye başladılar. Annesi, Malcolm ve Robert Junior’a sihirlerini gözler önünde kullanamayacaklarını açıklarken Minerva da yardım ediyor ve sihrin kimi zaman yol açtığı kazaları ve sıkıntıları babalarından gizlemesi gerektiğinde annesine arka çıkıyordu.

Minerva, karakter bakımından annesinden daha fazla benzeştiği Muggle babasıyla çok yakındı. Ailesinin içinde olduğu bu görülmemiş durumun babasını ne kadar zorladığını kederle seyretti. Annesinin, tamamı Muggle’lardan oluşan bu köye ayak uydurmak için harcadığı çabayı, kendi türündekilerle özgürce yaşamaya ve azımsanamayacak yeteneklerini kullanmaya duyduğu özlemi de anlayabiliyordu. Minerva, on birinci yaş gününde Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu’ndan kabul mektubunu aldığında, annesinin ne kadar çok ağladığını hiç unutmadı; Isobel’in hıçkırıklarının duyduğu gururun yanı sıra, kıskançlıktan kaynaklandığını biliyordu.


Okul Hayatı
Büyücü kimliklerine karşı savaş vermiş ailelerden gelen çoğu genç cadı ve büyücüde olduğu gibi Minerva McGonagall için de Hogwarts, neşe dolu bir rahatlama ve özgürlüğe kavuştuğu yer olmuştu.

Minerva, bir Şapkakitleyen olduğunun anlaşıldığı okuldaki ilk akşamında, dikkatleri sık rastlanmayan biçimde üstüne çekti. Ravenclaw’la Gryffindor arasında gidip gelen Seçmen Şapka, beş dakika otuz saniye sonunda Minerva’yı Gryffindor’a yerleştirdi. (Bu durum sonraki senelerde, Minerva ve Seçmen Şapkanın aynı sorunu kendisiyle de yaşayıp tam aksi sonuca vardığı meslektaşı Filius Flitwick arasındaki ince bir esprinin konusu oldu. Bu iki Bina Başkanı, çocukluklarındaki bu mühim dakikalar farklı sonuçlansa, birbirlerinin yerlerinde olabileceklerini düşünüp eğlenir).

Minerva çok geçmeden, Biçim Değiştirme’deki az rastlanır yeteneğinin de katkısıyla, yaşıtları arasındaki en iyi öğrenci olarak kabul gördü. Okulda geçirdiği günlerle birlikte, hem annesinin yeteneğini, hem de babasının sarılmaz ahlak anlayışını miras aldığını kanıtladı. Okul hayatının iki yılında, gelecekte Hufflepuff Bina Başkanı olacak Pomona Sprout yanındaydı. Her iki kadın, hem o zamanlar hem de daha sonra, çok güzel bir dostluğa sahip oldular.

Hogwarts’da aldığı eğitimin sonlarına yaklaşırken Minerva McGonagall, etkileyici bir sicile sahipti: S.B.D ve F.Y.B.S.’dan en yüksek notlar, Sınıf Başkanlığı, Sınıf Başkanlarının Kız Liderliği, Günümüzde Biçim Değiştirme dergisinin Gelecek Vadeden Genç Yetenek Ödülünün kazananı. İlham kaynağı Biçim Değiştirme öğretmeni Albus Dumbledore’un rehberliğinde Animagus’a dönüşmeyi başardı; ayırt edici özelliklere sahip hayvan formu (gözlerinin çevresinde kare şeklinde çizgiler bulunan tekir kedi) Sihir Bakanlığı’nın Animagus Sicil Dairesi’ne eksiksiz biçimde kaydedildi. Ayrıca Minerva tıpkı annesi gibi yetenekli bir Quidditch oyuncusuydu ancak son senesinde süpürgesinden tehlikeli şekilde düşerek (Bina kupasının kazananını belirleyecek bir Gryffindor-Slytherin karşılaşmasında yapılan bir faul sebebiyle) beyin sarsıntısı geçirdi, kaburgalarının birkaçı kırıldı ve artık hayatı boyunca, Slytherin’i Quidditch sahalarında ezilirken görmekten büyük zevk duyacaktı. Hogwarts mezuniyetinin ardından Quidditch’e tekrar dönmese de, rekabeti doğuştan seven Profesör McGonagall ilerleyen yıllarda binasının takımının istikbaliyle yakinen alakadar oldu ve Quidditch yeteneklerini ayırt etmekteki keskin becerisini hiç kaybetmedi.


Gönül Yarası  
Hogwarts’tan mezun olunca, Sihir Bakanlığı’nın teklif ettiği iş için (Sihir Yasal Yaptırım Dairesi’nde bir koltuk) Londra’ya yerleşmeden evvel, ailesiyle son bir yaz geçirmek arzusuyla büyüdüğü papaz evine döndü. Bu aylar Minerva’nın hayatındaki en zorlu zamanlar arasında yer alacaktı. Henüz on sekiz yaşındayken Muggle bir oğlana sırılsıklam aşık olarak gerçekten annesinin kızı olduğunu ispatladığı günler o zamana rastladı.

Minerva McGonagall’ın hayatında aklının başında olmadığı bir evre varsa ilk ve son olarak o aylarda yaşandı. Dougal McGregor civar bir çiftçinin yakışıklı, zeki ve komik oğluydu. Minerva, Isobel kadar güzel olmasa da, akıllıydı, kafası çalışırdı. Dougal’la ortak bir espri anlayışları vardı, çekinmeden tartışırlar, birbirlerinde esrarengiz yönler sezinlerlerdi. Aradan çok vakit geçmeden Dougal sürülmüş bir tarlada tek dizi üstüne çökmüş evlilik teklifi etmekteydi, Minerva da evet dedi.

Nişanlandığını ailesine duyurmak niyetiyle eve gitti ama onlara söyleyemedi. O gece yatağında hiç uyumadan geleceği hakkında düşündü. Dougal, Minerva’nın gerçekte kim olduğundan, en az babasının evlenmeden evvel Isobel hakkında olduğu kadar habersizdi. Minerva, Dougal’la evlenirse içine düşmesi olası çıkmaza ilk elden tanık olmuştu. Tüm hayallerinden vazgeçmesi; asasını kilitleyip bir köşeye koyması; çocuklarına, muhtemelen babalarına kadar herkese yalan söylemelerini öğretmesi gerekecekti. Her gün Bakanlıktaki işine giderken Dougal McGregor’un da onunla birlikte Londra’da olacağı hayalleriyle kendisini kandırmadı. Dougal’ın babasının çiftliğinin ona kalacağı zamanı sabırsızlıkla beklediğini biliyordu.

Minerva ertesi günün ilk saatlerinde, Dougal’a vazgeçtiğini, onunla evlenemeyeceğini söylemek için ailesinin evinden haber vermeden çıktı. Uluslararası Gizlilik Nizamnamesini ihlal ederse, uğrunda Dougal’dan vazgeçtiği Bakanlıktaki işinden olacağının bilinciyle, fikrini neyin değiştirdiği hakkında makul bir neden sunamadı. Üç gün sonra, yıkılmış haldeki Dougal’ı geride bırakıp Londra’ya varmak üzere yola koyuldu.


Bakanlık Kariyeri
Sihir Bakanlığı hakkındaki düşünceleri daha dün atlattığı yürek çıkmazıyla yeniden şekillenen Minerva McGonagall, ne evinde, ne de işinde mutluydu. Kimi iş arkadaşları Muggle-karşıtı aşılması güç ön yargılara sahipti. Bu durum Muggle babasını çok seven ve kalbinde hala Dougal’ı taşıyan Minerva’yı bu duruma içerliyordu. En hızlı ve becerikli çalışanlardan biri olsa da, hatta yaşça ondan epeyce büyük patronu Elphinstone Urquart’ın ilgisine rağmen; Londra’da mutlu değildi, İskoçya’yı özlediğini anlamıştı. Bakanlıkta geçirdiği iki yılın sonunda Minerva’ya prestijli bir konuma terfi imkanı verildi, ancak o geri çevirdi. Orada bir öğretmenlik görevi alıp alamayacağını sormak için Hogwarts’a bir baykuş gönderdi. Baykuş saatler içinde, Başkanlığını Albus Dumbledore’un yaptığı Biçim Değiştirme Bölümü’den bir iş teklifiyle geri geldi.

Albus Dumbledore’la Kurduğu Arkadaşlık
Okul Minerva McGonagall’ın dönüşünü sevinçle kutladı. Minerva doğrudan işine koyuldu, katı ama ilham veren bir öğretmen olduğunu gösterdi. Yatağının altındaki kilitli kutuda Dougal McGregor’un mektuplarını saklasa da, bu durum orda kitlenmiş duranın (diyordu kendi kendine sertçe) kendi asası olmasından daha iyiydi. Kızının yaşadıklarından bihaber Isobel’den (yerel olaylardan lakırdayan bir mektubun orta yerinde) Dougal’ın başka bir çiftçinin kızıyla evlendiğini öğrenmek, onu yine de sarstı.

Albus Dumbledore, o akşamın geç saatlerinde Minerva’yı sınıfında ağlarken buldu, Minerva da ona hikayenin tümünü anlattı. Albus Dumbledore sözleriyle hem onu rahatlattı hem akıl verdi, kendi ailevi geçmişi hakkında Minerva’nın daha önce hiç bilmediği bazı şeyleri söyledi. Mahremiyetlerine son derece düşkün, etliye sütlüye karışmayan bu iki karakter o gece sırlarını birbirleriyle paylaştılar ve hayatları boyu sürecek karşılıklı saygının ve dostluğun temellerini attılar.

Evliliği
Minerva McGonagall, Bakanlık’tan eski patronu Elphinstone Urquart’la arkadaşlığını Hogwarts’taki ilk yılları boyunca sürdürdü. Tatil için İskoçya’da bulunduğu dönemlerden birinde onu ziyarete gelen Elphinstone Urquart, Madam Puddifoot’un Çay Bahçesi’nde ona evlenme teklif ederek büyük bir şok ve mahcubiyet yarattı. Dougal McGregor’a duyduğu aşk hala dinmeyen Minerva, hayır yanıtını verdi.

Buna karşılık Elphinstone sevgisine son vermedi. Aldığı ret cevaplarının sonu gelmese de, zaman zaman evlilik teklifini yineledi. Dougal McGregor’un ölümü ise sarsıcı olmakla birlikte, bir bakıma Minerva’nın sırtından yük indirmişe benziyordu. Voldemort’un ilk geri püskürtülüşünün ardından, Hogwarts arazisindeki gölün çevresindeki bir yaz yürüyüşü sırada, Elphinstone artık ağırlaşmış saçlarıyla bir kez daha evlilik teklifinde bulundu. Minerva bu sefer evet dedi. Elphinstone mutluluktan kendinden geçti. Emekliliği gelmiş olan Elphinstone, Minerva kendi işine kolay gidip gelebilsin diye Hogsmeade’den ikisinin kalacağı küçük bir ev aldı.

Kaç kuşak öğrencileri tarafından yıllar yılı ‘Profesör McGonagall’ diye bilinen – içinde hep bir parça feministlik taşımış – Minerva, evliliğinin ardından eşinin soyadını almayacağını açıkladı. Geleneklere bağlı kesimden onay göstermeyen sesler geldi – Minerva ne demeye Muggle babasının soyadını, safkan bir soyada tercih ediyordu?

Evlilikleri (talihsiz şekilde kısa sürse de, yaşanması gerekiyordu) mutlu evliliklerden biriydi. Çiftin hiç çocuğu olmasa da Minerva’nın yeğenleri (erkek kardeşleri Malcolm ve Robert’ın çocukları) evlerini sık sık ziyaret ediyordu. Minerva için beklentileri fazlasıyla karşılayan bir dönemdi.

Evliliklerinin üçüncü senesinde Elphintone’un beklenmedik bir Zehirli Dokunakula saldırısına uğramasıyla gerçekleşen ölümü, çifti tanıyan herkesi derin üzüntüye boğdu. Minerva küçük evlerinde tek başına yaşamaya dayanamadı, Elphinstone’un cenaze töreninin ardından eşyalarını topladı. İlk kattaki çalışma odasının duvarında yer alan gizli bir girişten geçerek varılan, zemini yer yer taşlarla döşenmiş odasının bulunduğu Hogwarts Şatosuna geri döndü. Gözü her daim pek ve duygularını içinde yaşayan birisi olarak bütün enerjisini işine verdi. Çok az insan –  belki Albus Dumbledore’u apayrı bir gruba sokabiliriz – yaşadığı acıları anladı.


J.K. Rowling’in Düşünceleri

Minerva, Roma savaş ve bilgelik tanrıçasının ismi. William McGonagall ise İngiliz tarihinin en kötü şairi olarak bilinir. Şairin isminde beni çeken bir şeyler vardı ve böylesine zeki bir kadının soytarı McGonagall’la uzak akraba olabileceği ihtimalini yaratmak kendimi alamadım.

Eserlerinden çok ufak bir parça, istem dışı sağlanan gülünç vasıflar hakkında fikir verebilir. Birazdan okuyacağınız dizeler, Viktorya Devri’nde yaşanmış bir demiryolu kazasına istinaden yazdığı şiirinde geçmektedir:

Gümüşi Tay’daki Güzel Demiryolu Köprüsü
Heyhat! Üzülüyorum söylerken ama 
Kıyılmış bulunuldu doksan cana
Son kutsal pazarı 1879’un,
Çıkmayacak aklından birçoğumuzun.

1 Şubat 2016 Pazartesi

Cursed Child yapımcılarından: ‘Harry Potter’da her şey Mümkün’


Londra Saray Tiyatrosu’nun içi


Orlando’daki Bir Harry Potter Şenliği katılımcıları için özel olarak çekilen videoda, ‘Harry Potter and the Cursed Child’ yapımcıları fanlara Londra Saray Tiyatrosu oditoryumunu gösterdi.

Batı Ucu’nun ünlü gösterim yerinde yapımcılar Sonia Friedman ve Colin Callender’la yaptığımız konuşmada, ekibin sekizinci Harry Potter hikayesini sahneleme çalışmaları hakkında birkaç yeni şey öğrenebildik.


Friedman’ın söylediğine göre: ‘Yapım aşamasının çok başlarında J.K. Rowling, Jack Thorne ve John Tiffany’nin oluşturduğu hikaye taslağına baktığımızda, onlara zorlu bir görev verip “İki bölüme ayırmak ister misiniz?” dedik.’

Jack, John ve J.K. Rowling bu fırsatı havada kaptıp, Friedman’e ‘Olur mu?’ diye sormuşlar. Aldıkları cevap ne mi olmuş? ‘Harry Potter’da her şey mümkün.’

Yönetmen John Tiffany

Gösterim yerinin kendisi Londra için bir sembol, şehrin önemli bir simgesi. Bu eşsiz yapımın sahneleneceği yer olarak bu tiyatroyu belirlemek Friedman’ın söylediğine göre ‘bariz bir seçim’.‘Bu tiyatro olağanüstü bir gizeme sahip. Gotik tarzda – burada bulunmak Hogwarts’a gelmek gibi. Gösteriyi yapabileceğimiz uygun başka bir yer yoktu.’

Şehrin simgesi Saray Tiyatrosu, Londra Batı Ucu’nun göbeğinde

Gösterinin perde arkasında çalışan yaratıcı ekibin kimi üyelerini ucundan görebildik, bunlardan bazıları ekibin başındaki Steven Hoggett, sahne tasarımcısı Christine Jones ve fon müziğinin bestecisi kompozitör Imogen Heap.

Kompozitör Imogen Heap ‘Cursed Child’ fon müziği üstünde çalışırken

Yapımcılar her ne kadar Şenlik’e katılmayı ‘çok istese de’ Saray Tiyatrosu bu yaz perdelerini açmadan önce yapmaları gereken çok iş var.

Bu arada Friedman hayranlara dört gözle ‘çokça iniş çıkış ve şaşırtmaca’ beklemelerini söylüyor, ayrıca şüphesiz ‘sadece tiyatroda gerçek anlamıyla deneyimleyebileceğiniz hop oturup hop kalkma heyecanına’ da hazırlanabilirmişiz.

‘Harry Potter and the Cursed Child’ yapımcıları Sonia Friedman ve Colin Callender

Harry Potter and the Cursed Child, J.K. Rowling, Jack Thorne ve John Tiffany’nin ortak yazdığı özgün bir hikayeye dayanıyor ve Temmuz itibariyle Londra Batı Ucu Saray Tiyatrosu’nda sahnelenecek.

Son durum Cursed Child'ın Mayıs 2017’ye kadar Londra Saray Tiyatro’sunda olduğu yönünde. Mart-Mayıs 2017 Perşembe ve Cuma günleri, şimdilik en müsait zaman aralığı.

Gösteri bu yaz sahneye konulmadan önce, haftalık ve günlük çekilişlerle son dakika bilet satışları da gerçekleşecek.

Saray Tiyatrosu oditoryumu

31 Ocak 2016 Pazar

Redmayne’e Göre ‘Fantastik Canavarlar Hayal Gücünün Sınırlarını Zorluyor’

‘Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar?’ filminin kamera arkasından çok özel bir video, Orlando’da Bir Harry Potter Şenliği için toplanan binlerce hayrana gösterildi.

Elbette keşfettiklerimizi sizlerle paylaşacağız. Bazı şeyler kendine saklamak için fazla güzel.

‘Gerçekten de mucizevi bir dünya’
Oscar sahibi, BAFTA ödüllü ve şimdi de Hufflepuff’ın gururu Newt Scamander’ı canlandıran oyuncu Eddie Redmayne, Fantastik Canavarlar dünyası hakkında ‘daha önce içinde bulunduğum hiçbir şeye benzemiyor’ yorumunu yapıyor.

Eddie Redmayne, Sihirli Yaratık Bilimci Newt Scamander rolünde
Bildiğimiz üzere Newt sihirli yaratıklarla dolu bir valizle New York’a geliyor. Bazıları kaçıp Amerika’nın sihirli yüzünü Sihsiz gözlere karşı savunmasız hale getiriyorlar. ‘Bu da, kaos doğuran sonu gelmez olaylar zincirinin fitilini ateşliyor. Ve her şeyin merkezinde, dört kişi var.’ diyor Redmayne.

Alison Sudol kimi zaman bir ‘Sihsiz’ olduğunu unutuyor
Bahsi geçen dört kişiden biri Queenie Goldstein, şarkıcı-söz yazarı ve oyuncu Alison Sudol tarafından canlandırılıyor. Anlaşılan Alison oynadığı karakterin asasına baya alışmış: ‘Bazen elimde bir şeyle dolaşırken eşyaları hareket ettiremediğimi unutuyorum.’

Ayrıca J.K. Rowling anlatımının büyük bir hayranı: ‘Hikayeleri çok anlamlı ve duygu dolu’

Alison Sudol Queenie rolünde

Goldstein kız kardeşlerin iletişimi hakkında da Alison’ın birkaç ilginç yorumu var: ‘Birbirini yetiştirmiş iki kız kardeş söz konusu ve aralarında güçlü bir bağ var.’ Kesin bir bilgimiz yok ama bu fotoğrafta Alison, Katherine’in aklından neler geçtiğini tam olarak biliyormuş gibi görünüyor. Ki bu tamamen mümkün bir şey – sonuçta bir Zihnefendar’ı canlandırıyor.

Alison Sudol ve Katherine Waterston, Queenie ve Tina Goldstein kızkardeşler rolünde

İki kardeşin 1920ler modasına uygun kostümlerinden heyecan verici bir görüntüyle karşı karşıyayız ayrıca Queenie’nin MACUSA* merdivenlerini çıktığını görüyoruz. Tina’yı görmek için mi uğramış yoksa Bayan Goldstein’in Amerikan Büyücülük Hükümeti Genel Merkezi’nde bulunması için başka bir neden mi var?

Tina Goldstein ‘duygulu’ bir karakter
Geçen ay Fantastik Canavarlar’ın yayımlanan ilk fragmanında Katherine Waterston’ı kasvetli bir MACUSA büyücüler toplantısına gergin gergin adım atarken izlemiştik. Leavesden Stüdyoları'nda yeniden yaratılan New York sokaklarında konuşurken çok daha rahat görünüyor. Katherine’in dediğinde göre karakteri Tina ‘çok duygulu; özverili, dayanıklı ve cesur.'

Katherine Waterston, Leaveseden Stüdyoları'nda röportaj verirken

Tina’nın MACUSA kariyerinin önü kesilmiş olsa da kesinlikle hikayenin merkezinde yer alıyor. Tina’nın elinde asasıyla gerçekten son derece ciddi göründüğü oldukça etkileyici sahnelere tanık olduk. ‘Bizden beklenen olayların gerçekmiş gibi görünmesini sağlamak bunun içinde izlemek için duyduğun merakı bastırman gerekiyor’ diyor Waterston.

Makaleye kısa bir Colin Farrell arası veriyoruz

Percival Graves ve orkestra şef batonlarından ilham alınarak tasarlanan asası

Görkemli bir palto

Yapımcılar ‘doğrudan J.K. ile’ çalışıyor
J.K. Rowling geçmiş yılın aralık ayında Fantastik Canavarlar setinde ‘eğlenceli bir gün’ geçirdiğini tweetlemişti. Yönetmen David Yates’in söylediği gibi, J.K. Rowling’in yazdığı ilk senaryo Fantastik Canavarlar Nelerdir, Nerede Bulunurlar?: ‘Onun büyülü evreninin 1926 yılı New York’una taşınmış hali’.

Seraphina’ya daha detaylı bir bakış
Söyleyebileceğimiz tek kelime ‘göz kamaştırıcı’. İngiliz oyuncu Carmen Ejogo’yu Seraphina karakteri için giyinmiş halde bir kez daha görebildik. Güçlü bir auraya sahip.

Oyuncu Carmen Ejogo, Seraphina rolünde
Jacob ‘hayatını düzene sokmaya çalışıyor’
Dörtlünün Sihsiz üyesi Jacob’dan pek haber alamamıştık. İlk fragmanda oyuncu Dan Fogler’ı sadece çok çok az görebildik ama bu video sayesinde Fantastik Canavarlar malumatımızda Jacob-ebatlarında bir gediğin dolduğunu söyleyebiliriz.

Dan Fogler, azimli bir fırıncı ve Sihsiz olan Jacob rolünde

‘Jacob savaştan dönmüş ve hayatını düzene sokup bir fırın açmaya çalışıyor. Sonrasında ise kendisini bu çokça sihirli olayların arasında buluyor.’ Dan’e göre ayrıca, Potter severler ‘nostaljiyle dolup filme duydukları sevgiyi bambaşka bir boyutta yaşayacaklar.’

Hikaye sadece Newt’la ilgili değil; Jacob, Tina ve Queenie karakterlerinin her biri merkezde. ‘Dört ana karakter de aslında olayların içinde bulunması beklenecek kişiler değil. Yaşananların bir kısmı da her bir karakterin olaya dahil oluşu.’

Ve son olarak…

‘Adeta hayal gücünün sınırları zorlanıyor’ diyor Eddie. Gördüğünüz gibi boynunda Hufflepuff renkleriyle! O renkleri gururla taşıyınız efendim. Kasım ayını sabırsızlıkla bekliyoruz.

*Magical Congress of the United States of America, Türkçe, Amerika Birleşik Devletleri Sihir Konseyi'nin afilli kısaltması

Lily, Petunia ve Çiçek Dili

Severus, Lily ve Petunia’nın hikayesine Viktorya Dönemi’nin çiçek dili, diğer adıyla floriografi ışığında daha yakından bakıyoruz.

Spoiler uyarısı: Harry Potter ve Ölüm Yadigarları kitabından önemli olaylar içerir.


Viktorya Dönemi’nin çiçek dili 1800lü yıllarda derin mesajlar vermek için kullanılır, köklü sırlar ve ortak anılar içerirmiş. Neredeyse her çiçeğin özel bir manası var ve bazı şeyleri sesli dile getiremediğimiz zamanlarda bir demet çiçek bin kelimeye bedel.

Harry Potter kitapları boyunca saklanmış mesajlar var peki Lily, Petunia ve Severus’un hikayesini çiçek diline göre irdelediğimizde neler keşfediyoruz?


Çirişotu ve pelinotu
Snape’in Harry’ye kurduğu ilk cümleden bir anlam çıkarmak gerekirse; çiçek dili Snape’in, Lily Potter’ın ölümünden derin üzüntü duyduğunu öne sürüyor.

‘Öğütülmüş çirişotu kökünü pelinotu demine eklersem ne elde ederim?’ Sorunun cevabını Harry Potter ve Melez Prens’te Profesör Slughorn’un sınıftan Yaşayan Ölümün Soluğu iksirini hazırlamalarını istediğinde görebilirsiniz. İlginç şekilde bu olay Harry’nin, Snape’e ait İleri Seviye İksir-Yapımı kitabını bulmasından ve notlarda yazan talimatları yerine getirip mükemmel bir iksir hazırlamasından sonra yaşanıyor.

Çirişotu bir zambak (lily) türü ve ‘ölümden sonra unutulmayan’ ya da ’pişmanlıklarım mezarına kadar izinde’ anlamlarını taşırken, pelinotu vicdan azabı ve umutsuzlukla ilişkilendirilir.

Düğünçiçeği ve kurtboğan
Snape’in bir diğer sorusu düğünçiçeğiyle kurtboğan arasındaki fark. Çiçek diliyle okunduğunda yüreğe daha çok işlediği söylenebilecek bir cümle. Düğünçiçeği ‘mertlik’ ile özdeşleştirilirken kurtboğan insanlardan nefret etme rahatsızlığıyla, başkalarını sevmemekle ilişkilendirilir.

Bundan Snape’in, Lily Potter’ın kahramanca hareketlerini kendi şüpheci kişiliğiyle kıyasladığı anlamı çıkarılabilir. Hatta belki de Sağ Kalan Çocuk Harry ile kendisini karşılaştırıyordur.

Lily Potter
Bir zambakla (lily) ilgili güzel, zarif, hoş kokulu yorumları yapılabilir. Bu göz alıcı çiçek doğru yere ekildiğinde yetişmesi kolaydır. Ayrıca bahçıvanlık el kitaplarına göre kesme çiçek yetiştiriciliği için birebirler.

Severus’a gelince; ismi kesmek ya da koparmak anlamlarına gelebiliyor – ve isteyerek olmasa da Lily’nin kardeşi Petunia’yla olan ilişkisine yaptığı da tam olarak bu. Sihir yeteneği taşıyan iki çocuk Lily ve Severus, Petunia’nın asla anlayamayacağı ortak bir şeye sahiptiler. Petunia’nın Albus Dumbledore tarafından kibarca reddedilen Hogwarts’ta okuma isteği de eklenince Lily’nin Severus’la kurduğu dostluk, geleceğin Bayan Dursley’i için Lily ve onun oğlu Harry’ye göstereceği sonu gelmez kalpsizliğin fitilini ateşliyor.

Petunia Dursley
Hasar görmeye müsait ve kaplarla saksılarda daha iyi yetişen petunyalar ışığı çok severler ve rüzgardan korunmaları gerekir. Ayrıca çiçek dilinde ‘dargınlık ve öfke’ anlamlarını taşır. Yeğenine annesinin nasıl öldüğünü öfkeden patladığı noktaya kadar: ‘- sonra da, bağışla beni, gitti kendini havaya uçurttu…’ anlatmayan bir kadın için oldukça yerinde bir tanım.

Harry Potter ve Ölüm Yadigarları’nda Harry annesine ait bir anıya tanık olur. Lily kopardığı bir çiçeğin, sihirle taçyapraklarını açıp kapamasını sağlar; çok öfkelenen Petunia halbuki, gizli tuttuğu bir arzuyla dolar.

Severus gelip Lily’ye bir cadı olduğunu, Petunia’ya ise bir Muggle olduğunu söyler. Çok anlamlı bir sahne, hele ki isimlerin ve anların alt metnini göz ardı etmezsek.


30 Ocak 2016 Cumartesi

Castelobruxo

[Telaffuz: Kes – tel – o – bru – şu]

Güney Amerika’nın her köşesinden öğrenci kabul eden Brezilya’nın büyücülük okulunu, yağmur ormanlarının en derinlerinde saklanmış halde bulabilirsiniz. Görkemli şato oradan geçmiş tek tük Muggle’ın gözünde bir harabeden ibaret (Hogwarts’ın paylaştığı bir aldatmaca; fikrin asıl sahibinin hangi okul olduğu konusunda görüş ayrılıkları mevcut). Castelobruxo altından taşlarla örülü kare temelli heybetli bir yapı, sıklıkla tapınağa benzetilir. Okul binası ve arazi Caipora’lar tarafından korunuyor. Bu minik ve tüylü ruhani varlıklar olağanüstü derecede yaramaz ve kurnazdır, gecenin karanlığında gizlenip öğrencilere ve ormanda yaşayan yaratıklara göz kulak olurlar. Eski Castelobruxo okul müdiresi Benedita Dourado, Hogwarts’a yaptığı karşılıklı resmi bir ziyaret sırasında okul müdürü Armando Dippet’in hortlak Peeves hakkındaki şikayetlerine içten bir kahkaha atmıştı. ‘Gerçekten şikayet edecek bir şeyin olsun’ diyerek Yasak Orman için bir düzine Caipora gönderme önerisi kabul edilmedi.

Castelobruxo öğrencileri yeşilin canlı bir tonunda cübbeler giyerler, Bitkibilim ve Sihirli Yaratık Bilimi derslerinde özel bir yetenekleri vardır; Güney Amerika’nın sihirli bitki örtüsünü ve hayvan çeşitlerini incelemek isteyen Avrupalı öğrenciler* için oldukça rağbet gören değişim programlarına sahip bir okul. Castelobruxo birkaç tanınmış ismi de mezun etti: dünyanın en ünlü iksir üreticilerinden Libatius Borage (çok sayıdaki eserlerinden bazıları: İleri Seviye İksir-Yapımı, Asya’ya Özgü Panzehirler, Şişedeki Festival!) ve dünyaca ünlü Peru Quidditch takımı Tarapoto Tree-Skimmers’ın kaptanı Joâo Coelho.


*Bill Weasley’nin ailesinin maddi gücünün yetmediği gezilerden biri de buydu, sonucunda hayal kırıklığına uğrayan mektup arkadaşı posta ile hoş olmayan şeyler yollamıştı.


28 Ocak 2016 Perşembe

Seçmen Şapka Yeniden Pottermore’da


Hepimizin beklediği an geldi…

Çok önemli hayati meselelerden biri: hangi Hogwarts Binası’na aitsin? Bu sorunun cevabını bulmanın vakti geldi – Seçim Töreni Pottermore’a geri döndü.

Hem eski hem de yeni kullanıcılar katılmak durumunda. Eski asanı yeniden almak istiyorsan da üzülme, tek yapman gereken onu geri istemek.

Hayatın dönüm noktası sayılabilecek bu an hakkında aklına takılan soruları yanıtlamak için sana yardım edebilecek kullanışlı bir görsel hazırladık.

Umarız tören ve asan tarafından seçilmek hoşuna gider…


Görseli rahat okumak için yeni sekmeye taşıyın


Bu linkteki yazıları biraz karıştırarak (Ctrl+F'i şiddetle öneririm) asanız hakkında bilgilere Türkçe ulaşabilirsiniz.

23 Ocak 2016 Cumartesi

Kurbağalar

Hogwarts öğrencilerinin okula getirmelerine izin verilen üç evcil hayvandan en az tercih edileni uzun yıllardan bu yana açık ara farkla kurbağadır. Yüzyıllar önce kan dökme arzusunun daha yoğun olduğu zamanlarda genç cadı ve büyücülerin iksirlerde gereken su keleri gözlerini bizzat çıkarmaları beklendiğinden; iksirlerinde ve öteki büyülerinde kullanabilmek için okula belli aralıklarla kurbağa dolu kutular getirirlerdi. Zaman ilerleyince Sihir Bakanlığı hayvan zulümlerini kapsayan mevzuatı (13–26 numaralı alt bentler iksir malzemeleri ve üretimleri hakkındadır) yürürlüğe koyduğunda bu tür yöntemler kademeli olarak yasaklandı. Hiçbir zaman kendi karizmalarından ötürü takdir görmeyen kurbağaların, okul arazisinde rastgele yüzüp hoplamalarını saymazsak, Hogwarts’ta (canlı halde) görülme oranı günden güne azaldı.

Harry’nin Hogwarts’a ayak bastığı zamanlarda evcil bir kurbağaya sahip olmak ne havalıydı ne de asil; aksine utanç duyulacak bir şeydi. Neville’in kurbağası Trevor,’un kaybolmaya meyilli olması dışında övülecek bir tarafı yoktu. En nihayetinde Hogwarts Gölü’ndeki kardeşlerine katılmak üzere sıvıştığında sahibi de evcil hayvan da rahata erdi.

J.K.Rowling’in Düşünceleri
Kurbağaların karanlık büyülerle köklü bir bağı vardır ve bir zamanlar cadılara hizmet eden şeytanların bu hayvanın formuna büründüklerine dair bir inanış yaygındı. Eskilerin şifa yöntemlerinde kurbağanın özel bir yeri vardır, bilhassa (belki de homeopati mantığıyla çivi çiviyi söker demişlerdir) siğil tedavisinde. Karanlık Çağ İngiltere’sinde doğal sebeplerden ölen bir kurbağa kendini şanslı sayabilirmiş çünkü yaşadığı her saniye kaynatılmakla, toz haline getirilmekle, derisinin yüzülmesi ya da bir kesenin içinde hasta birisinin boynuna asılmakla* burun buruna.

*O zamanlar İngiltere’sinin batıl inancı/tedavi yöntemi. Hastanın şikayetine göre kurbağanın başına gelecekler veya sarılacağı materyal değişiklik gösteriyor.

22 Ocak 2016 Cuma

Peron Dokuz Üç Çeyrek


J.K. Rowling’in Düşünceleri
Genç cadı ve büyücüleri yatılı okullarına ulaştıracak gizli peronun numarasını seçerken Muggle peronlarının arasında bir sayı olması gerektiğine karar kıldım – yani belli ki kesirli bir ifade kullanacaktım. Bu durum, King’s Cross’un tam sayılı peronları arasında daha kaç tane kesirli peron bulunabileceği şeklinde ilginç bir soru doğurdu ve ben sayılarının hiç de az olmadığını tahmin ediyorum. Kitapta lafı hiç geçmese de, Şark Ekspresi’nin Avrupa kıtasındaki büyücü köylerinden geçen bir benzerinin (peron yedi buçuk olabilir) var olabileceğini düşünmek hoşuma gidiyor. Üstelik Celestina Warbeck* konserleri gibi ayda yılda bir gerçekleşebilecek büyük etkinlikler sebebiyle, başka peronlar da (ayrıntılar için biletlerinizi kontrol edin) ihtiyaç halinde hizmete sunuluyor olabilir.

Dokuz üç çeyrek sayısı üstünde fazla kafa yormaya gerek bırakmadan oluştu ve sayıyı tek seferde belirlemiş olmaktan çok mutluyum. Cuk oturtan yanı elbette ki ‘üç çeyrek’ kısmı.



*Altıncı kitapta Molly Weasley’in radyodan dinlediğine şahit olduğumuz ‘Aşk Kazanı’ şarkısını seslendiren büyücü-şarkıcı bayan. İlerleyen zamanlarda hakkında detaylı bir yazı gelecek. 

21 Ocak 2016 Perşembe

Hogwarts Ekspresi

Eski tarihi kayıtlar ve yıllanmış ahşap oymalarla gravürler ışığında bildiğimiz üzere Hogwarts öğrencileri bir zamanlar okula nasıl istiyorlarsa o şekilde gelirdi. Kimileri süpürgelerine binerdi (bagaj ve evcil hayvanları taşırken başarması zordur); bazıları efsunlu at arabalarını, zaman ilerledikçe faytonları benimsedi; Cisimlenmeyi deneyenler de oldu (şato ve arazisi ezelden beri Cisimlenme-karşıtı büyülerle korunduğundan bu girişimler çoğu zaman feci sonuçlandı), kalanlar ise her türden sihirli yaratığın sırtında geliyordu.

Geniş yelpazeli bu sihirli ulaşım yollarının doğurduğu kazalara, hatta her yıl düzenli olarak ayakları yere değmeyen çok sayıda büyücünün kuzeye ilerleyişine şahit olan Muggle’ların varlığına rağmen, 1692 tarihinde Uluslararası Gizlilik Nizamnamesi yürürlüğe girene kadar, çocuklarının okula ulaşımı ailelerinin sorumluluğu altında olmaya devam etti. İngiltere’nin dört bir yanından yüzlerce büyücü çocuğu Kuzey İskoçya’daki gizli okullarına taşımanın daha tedbirli bir yöntemini bulmak Nizamname’nin kabulüyle artık şart olmuştu.

Bu amaçla İngiltere genelinde belirlenen öğrenci toplama noktalarına Anahtarlar* yerleştirildi. Bu ulaştırma yönteminde en başından itibaren sorunlar baş gösterdi. Her yıl öğrencilerin üçte biri okula ulaşamıyordu; zaman yarığının açık olduğu saati kaçırıyorlardı veya onları okula götürecek, göze batmaması gereken sihirli objeyi bulmayı başaramıyorlardı. O zamanlar (ve hala) çok sayıda çocuğun ‘Anahtar-tutması’ndan muzdarip oluşu şeklinde talihsiz bir durum da söz konusuydu. Pek dayanıklı olmayan öğrenciler bozulan sinirleriyle bulanan midelerini düzeltmeye çalışırken hastane kanadı her yıl okulun ilk birkaç günü sıkça dolup taşıyordu.

Sihir Bakanlığı, Anahtarların okula ulaşım sorununu çözmedeki ideal yöntem olmadığını kabul etmekle birlikte, makul başka bir yol sunmaktan da acizdi. Eski kontrolsüz ulaşım sistemine geri dönmek olanaksızdı; yine de şato güvenliğinin ihlal edilmemesini isteyen müdürler, okula varacak daha sağlıklı bir yola (Uçuç tozuyla girişleri resmen sağlayan bir şöminenin kurulmasına izin vermek gibi) birbiri üstüne şiddetle karşı çıktılar.

En sonunda Muggle icatlarına oldukça ilgi duyan ve trenlerin taşıdığı potansiyeli gören Sihir Bakanı Ottaline Gambol, bu can sıkıcı soruna anlaşmazlıklara kapı açacak cesur bir çözüm önerdi. Hogwarts Ekspresi’nin tam olarak nereden getirildiği hiçbir zaman kesin şekilde ispatlanamamış olsa da, yüz altmış yedi Hafıza Büyüsüyle Britanya tarihinin en büyük toplu Kamuflaj Büyüsünün gerçekleştirildiği geniş çaplı bir operasyonun tek tek anlatıldığı gizli belgelerin Sihir Bakanlığında bulunduğu bir gerçek. Bu yasadışı olayların sözde yaşandığı gecenin sabahında, Crewe’daki kafası karışmış bir grup Muggle demiryolu çalışanı yılın geri kalanını mühim bir şeyi bıraktığın yeri unutmanın getirdiği tatsız hisle boğuşarak geçirmek üzereyken, parlak kırmızı renkte ışıl ışıl bir buharlı lokomotif vagonlarıyla birlikte (köylerinde bir tren istasyonu bulunduğunun bile farkında olmayan) Hogsmeade sakinlerini hayrete düşürdü.

Hogwarts Ekspresi, Bakanlık onu okul kullanımına uygun bulana kadar bir dizi sihirli değişikliğe uğradı. Bir yığın safkan aile, çocuklarının bir Muggle taşıtına bineceği fikriyle çileden çıktı. Bunun sağlığı tehdit ettiği, tehlikeli ve onur kırıcı olduğu konusunda direttiler; ancak Bakanlık öğrencilere sunulan seçenekleri trene binmek ya da okula gitmemek şeklinde tanımlayınca karşıt sesler çabucak kesildi.

*Anahtar kendisine dokunanı veya dokunanları belli bir noktaya götüren, Muggle’ların dikkatini çekmemesi amacıyla günlük eşyalardan seçilen, tılsımlanmış bir objedir.