21 Haziran 2016 Salı

Felsefe Taşı

Sihirli özellikleri: Çoğu metali altına çevirebilir ve içeni ölümsüz yapan Yaşam İksiri adındaki sıvıyı üretir
Amacı: Sonsuz yaşam ve zenginlik sağlamak
Yaratıcısı veya ilk sahibi: Nicolas Flamel, kendisi 600 yıldan uzun yaşamış ünlü bir simyacı

 
J.K. Rowling’in Düşünceleri
Felsefe Taşı kavramını ben bulmadım. Taş, bir zamanlar gerçek olabileceğine inanılan efsanevi bir cisim ve simyayla ulaşılmaya çalışılan esas hedef.

‘Benim’ Felsefe Taş’ımın yapabildikleri, eski zamanlarda yaşamış insanların ona isnat ettiği özelliklerle büyük benzerlik gösteriyor. Taş’ın sıradan metalleri altına çevirebileceğine, ayrıca içeni ölümsüz kılan Yaşam İksiri’ni üretmekte kullanılabilineceğine inanılıyormuş. Isaac Newton ve (gerçekte yaşamış olan) Nicolas Flamel gibi ‘gerçek’ simyacılar – kimya ve fiziğin kurucuları – kimi zaman hayatları boyunca bu taşı yaratmanın sırrını çözmekle uğraşmışlar.


Taş’tan bahsedilen eski metinlerde rengi çoğunlukla, kırmızı veya beyaz olarak tanımlanır. Simyayla ilgili kaynakların çoğunda bu renklere önem verilir ve genel kanı, sembolik bir anlam taşıdıkları yönündedir.

20 Haziran 2016 Pazartesi

Profesör Quirrell

Tam adı: Quirinus Quirrell
Doğum günü: 26 Eylül
Asası: Kızılağaç ve tek boynuzlu at kılı, yirmi üç santim, yumuşak ve esnek
Hogwarts binası: Ravenclaw
Yetenekleri: Savunma Büyüleri alanına teoride hakim, pratikte aynı şey söylenemez
Hobileri: Seyahat etmek, kır çiçeklerini ezmek
Ölümü: 1992


Harry’nin Karanlık Sanatlara Karşı Savunma öğretmenlerinin ilki, Hogwarts’taki görevinin başına geçmesinin öncesinde dünya çapında ‘Büyük bir Seyahat’e çıkmış zeki ve genç bir büyücü. Harry onunla ilk karşılaştığında Quirrell, başını sarıkla bağlamayı adet edinmişti. Kendisini en fazla kekelediğinde gösteren gerginliği öylesine bariz ki, sarığının içinin vampirleri uzak tutsun diye sarımsakla dolu olduğu dedikoduları türemiş.

Quirrell bana göre yetenekli lakin hassas bir oğlan üstelik cesaretten noksan ve gergin yapısıyla okul hayatı boyunca muhtemelen alay konusu olmuş. Yetersizliğini hissedip, kendini kanıtlama arzusu içine düşmesi Karanlık Sanatlar’a (başlangıçta yalnızca kitapta kalan) bir ilgi beslemesiyle sonuçlandı. Kendisini değersiz hatta gülünecek durumda hisseden çoğu insan gibi Quirrell da gizlice, dünyanın artık kendine gelip onu fark etmesini arzuluyordu.

Quirrell biraz merakından biraz da tatmin edemediği değer görme arzusundan dolayı, kara büyücüden arda kalanları bulmak gayesiyle yola çıktı. En kötü ihtimalle Voldemort’un izini bulan kişi olmayı düşlüyordu, ancak daha da iyisi Voldemort’dan bir daha kendisiyle asla dalga geçilememesini sağlayacak şeyler öğrenebilirdi.

Hagrid, bu Hogwarts öğretmenini ‘parlak zeka’ şeklinde tanımlarken yanılmıyordu lakin Quirrell, kara büyücü gücünü kaybetmiş halde dahi olsa, Voldemort’la karşılaştığında kontrolün kendisinin elinde olacağını düşünmekle yeteneğini fazla abartmış ve saflık etmişti. Voldemort, bu genç adamın Hogwart’ta çalıştığını öğrendiğinde, zaten direnmekten aciz olan Quirrell’ın bedeninin kontrolünü doğrudan ele geçirdi.

Quirrell’ın ruhu hala oradaydı ancak tamamen Voldemort’un boyunduruğu altına girmişti. Bu durum Quirrell’ın bedeninde dehşet verici bir dönüşüme sebep oldu: Voldemort artık kafasının arkasından bakıyor, hareketlerini yönlendiriyordu hatta onu cinayet işlemeye bile zorlamıştı. Voldemort bunu yaptığında, Quirrell biraz olsun karşı koymuştu ancak Voldemort ona kıyasla çok güçlüydü.

Sonuçta Quirrell, Voldemort için geçici bir Hortkuluk görevi gördü. İçinde yatan fazlasıyla güçlü ve kötü şeyle verdiği mücadelenin yarattığı bedensel zorlanma onu ciddi ölçüde bitap düşürdü. Annesinin canını feda etmesiyle Harry’nin bedenine miras kalan koruyucu güç, Harry’yle savaşırken Quirrell’ın vücudunda yanıklar ve kabarcıklar çıkmasına neden oldu. Voldemort ile Quirrell’ın ortaklaşa kullandıkları beden, Harry’ye dokunmalarından dolayı korkunç şekilde yanarken, Voldemort son anda kaçarak kendisini kurtardı ve mahvolup hali kalmamış durumdaki Quirrell’ı parçalanıp ölmeye terk etti.

J.K. Rowling’in Düşünceleri
Quirinus hakkında fazla bilgi bulunmayan lakin adı genellikle savaşla birlikte anılan eski bir Roma tanrısı – bu ismi kullanmam Quirrell’ın hiç de göründüğü kadar silik olmadığı hakkında bir ipucu. ‘Quirrell’ İngilizce’de sincap – ki küçük, sevimli, zararsız bir hayvandır – anlamına gelen ‘squirrel’ kelimesine telaffuz açısından çok yakın, üstelik titreme demek olan ‘quiver’ kelimesini de akla getirmesi karakterin doğuştan gergin yapısını destekliyor.

19 Haziran 2016 Pazar

Hogwarts Ders Kitapları, Birinci Sınıf

1. Sınıflar İçin Temel Büyüler Kitabı
Miranda Goshawk tarafından hazırlanan 1. Sınıflar İçin Temel Büyüler Kitabı, Hogwart’ta ilk yıllarını geçirecek öğrenciler için gerekli metinler içerir.

Tılsımlar, Biçim Değiştirme büyülerinden şu yönleriyle ayrılır: tılsım belirli özellikleri bir nesneye veya canlıya eklemekken, biçim değiştirme büyüleri söz konusu nesne veya canlıyı tamamen bambaşka bir şeye dönüştürecektir.
Basit tılsımları bozmak pek de zor değildir ve genç bir büyücüyken öğrendiğiniz çoğu tılsımın etkisi günler, hatta saatler içerisinde kaybolur.
Karanlık tılsımlar; nazar, uğursuzluk büyüleri ve lanetler olarak bilinir. Bu kitap bu tür büyüleri içermez.
Tılsımlama işlemi sırasında dikkatinizin dağılması acı verici sonuçlar doğurabilir – ‘f’ sesini çıkarması gerekirken ‘s’ dediği için üstünde bir bizonla yere yapışan Büyücü Baruffio’u aklınızdan çıkarmayın.
Kimi tılsımlar ebatça büyük yaratıklar üzerinde etkisizdir. Hüçlü büyüler dışında hiçbir şeyin işlemediği bir deriye sahip troller buna örnek gösterilebilir.



Biçim Değiştirme İçin İlk Adım
Emeric Switch’in Biçim Değiştirme İçin İlk Adım kitabı, birinci-sınıfların alınacak kitaplar listesindeki Biçim Değiştirme ders kitabı.

 Biçim Değiştirme yaparken asanızı sert ve emin şekilde sallamanız çok önemlidir. Asanızı gereksiz yere oynatıp çevirirseniz Biçim Değiştirme işleminiz muhakkak hüsranla sonuçlanacaktır.
Biçim Değiştirme büyüsüne geçmeden önce, önünüzdeki şeyin dönüşmesini umduğunuz nesneyi kafanızda net bir şekilde canlandırın.
Yeni başlayanlar büyüyü harfi harfine söylemelidir. Daha tecrübeli büyücülerin büyüyü sesli şekilde dile getirmelerine gerek yoktur.
Kısmı Biçim Değiştirmeleri layıkıyla gerçekleştirmek daha zordur ama düzgün şekilde yapmaya çalışmalısınız. Bir iskemleyi üstünde tavşan başı bulunur vaziyette bırakmak sorumsuzca ve tehlikelidir. ‘Reparifarge!’ dediğinizde nesne veya yaratığın normal haline dönmesi gerekir.
Yetenekli ve güçlü bir büyücü değilseniz, ebatça büyük yaratıklara Biçim Değiştirme uygulamak zordur. Boyunuzdan büyük işlere kalkışmayın.



Bin Bir Büyülü Ot ve Mantar
Phyllida Spore’un yazdığı Bin Bir Büyülü Ot ve Mantar, iksirlerde sıklıkla kullanılan belli başlı sihirli bitki türlerini detaylıca anlatır.

Geyikotu güçlü bir şifalı ottur ve kuvvet verir, derin olmayan yaraların iyileşmesi için çiğ halde tüketilebilir.
Pıtırkurt salgısı sık kullanılan bir kıvam arttırıcıdır.
Bıldırcınotu kimi kaynaklarda düğünçiçeği veya kurtboğan olarak geçer.
Moly, büyü bozmak amacıyla yenilebilinen güçlü bir bitkidir. Beyaz çiçek açar ve sapı siyahtır.
Adamotu’nun çığlığı duyan kişi için ölümcüldür.
Kıpırağaç sihirli bir üvez türüdür ve gövdesine tutunan kişiyi Karanlık yaratıkların saldırısından korur.
Durdurulamayan bir kahkahaya kapılmak istemiyorsanız, Alihotsy ağacının (Sırtlan ağacı diye de bilinir) yapraklarını asla yemeyin.




Karanlık Güçler:  Kendini Savunma Elkitabı
Quentin Trimble tarafından yazılan Karanlık Güçler: Kendini Savunma Elkitabı, Karanlık Sanatlara Karşı Savunma dersindeki ilk yılları olan öğrencilere gerekli bir kaynak.

Kurt adamların dişleri zehirli olduğundan, kurt adam ısırıkları sihir yoluyla iyice temizlenmelidir, ancak kurt adam olduktan sonra bunun geri dönüşü yoktur. Ne pahasına olursa olsun ısırılmaktan kaçınmak gerekir.
Kırmızı Kafalar’dan uzak durun. Bu Karanlık, cücemsi yaratıklar insan kanının akmış olduğu yerlerde gizlenirler ve savunmasız bulduklarını döverek öldürmeye kalkarlar.
Zombiler yalnızca Amerika’nın Güney kesiminde yaşarlar. Yaşayan Ölü’deki vampir örnek olarak gösterilebilir, ayrıca grimsi renginden ve çürük kokusundan tanınabilir.
Cadalozlar insan görünümüne sahip, çocuk-yiyen yaratıklardır. Yine de gelende, normal bir cadı olamayacak kadar fazla siğilleri vardır.



Lanetler ve Karşı-Lanetler
Lanetler ve Karşı-Lanetler, nazar ve lanetler içeren bir büyü kitabıdır. Profesör Vindictus Viridian tarafından hazırlanmıştır.

Gıdıklama Büyüsü: Asanı dosdoğru düşmanına doğrultup ‘Titillando!’ diye bağır.
Bacak-Kitleyen Laneti: Asanı dosdoğru düşmanına doğrultup ‘Locomotor Mortis!’ diye bağır.
Tümden-Felç Laneti: Asanı dosdoğru düşmanına doğrultup ‘Petrificus Totalus!’ diye bağır.
Dil-Yutturma Büyüsü: Asanı dosdoğru düşmanına doğrultup ‘Mimble Wimble!’ diye bağır.
Pelte-Bacak Laneti: Asanı dosdoğru düşmanına doğrultup ‘Locomotor Wibbly!’ diye bağır.

18 Haziran 2016 Cumartesi

Nicolas Flamel

J.K. Rowling’in Düşünceleri
Nicolas Flamel gerçek dünyada yaşamış bir insan. Yirmili yaşlarımın başında hakkında yazılmış hayat hikayelerinden birine rastlayıp okuma fırsatı bulmuştum. Musevi İbrahim’in Defteri isimli esrarengiz bir kitap satın alışından bahsediliyordu. Flamel, tuhaf sembollerle dolu bu kitabın simya bilgileri içerdiğini fark etmişti. Hikaye, bunun ardından Flamel’in  Felsefe Taşı’nı yaratmayı hayatının amacı haline getirdiği şeklinde devam ediyordu.

Gerçek Flamel zengin bir tüccar ve tanınan bir hayırsevermiş. Paris’in kimi sokakları onun ve eşi Perenelle’in ismini taşır.

Felsefe Taşı’nı yazdığım aylarda Flamel hakkında Rönesans dönemi tablolarından fırlamışçasına son derece teferruatlı ve fazlasıyla canlı bir rüya gördüğümü hatırlıyorum. Flamel bana, altın sarısı ışıkla aydınlatılmış karmakarışık laboratuvarını gezdirdi ve Taş’ın nasıl yapılacağını bütün ayrıntılarıyla gösterdi (bu kısmı hatırlayabilmeyi dilerdim).

17 Haziran 2016 Cuma

Kelid Aynası

Sihirli özellikleri: Ayna önünde duran kişiye kalbindeki dileğin bir yansımasını gösterir.

Kelid Aynası çok eski bir icat. Kimin tarafından yapıldığı veya Hogwarts’a ne şekilde geldiği kimse tarafından bilinmiyor. Çıktıkları seyahatlerde karşılaştıkları ilginç eserleri dönerken beraberlerinde getiren bir dizi öğretmenin varlığı biliniyor; aynanın yolunun böylelikle tesadüfen şatoyla kesişmiş olması muhtemel. Getiren öğretmen işlevinden haberdar olduğu aynayı ilginç bulmuş ya da yapabildiklerini anlamayıp meslektaşlarına fikir sormak niyeti taşımış olabilir.

Kelid Aynası eğlenceli bir mizacın ürünü gibi görünen eserlerden biri (kimi zararsız diye tanımlarken kimi gaddarca bulabilir) neticede sıradan bir aynadan çok daha fazlasını gösterse de yararlı bir şey olduğunu söylemek zordur, enteresan sıfatı daha yerinde olur. Profesör Dumbledore’un (o güne kadar İhtiyaç Odası’nda bir asır gibi bir süredir çürümekte olan)  ayna üzerinde yaptığı bazı mühim düzenlemeler bu objeyi harika bir gizleme yeri ve kalbi temiz olmayan birinin nihai sınavı haline getirdi.

Aynanın esas maksadını göstermesi için, tepesine işlenmiş yazı (‘rün ürög kelid ikedni blakliğ edn üzüy’) tersten okunmalıdır.

J.K. Rowling’in Düşünceleri
Harry’yi Kelid Aynası hakkında uyarırken Albus Dumbledore’un kullandığı sözler benim fikirlerimi aynen aktarıyor. ‘Hayallerine sımsıkı sarıl’ tasfiyesi iyi hoş ancak bir noktadan sonra hayallerinin peşini bırakmamak bir işe yaramıyor ve ancak zarar veriyor. Dumbledore asla gerçekleştiremeyeceğin – veya gerçekleşmemesinin daha hayırlı olacağı – bir arzuya bağlanmış haldeyken hayatın ellerinden kayıp gidebileceğini biliyor. Harry asla sahip olamayacağı bir şeyin derin özlemi içinde: ailesine tekrar kavuşmanın. Dumbledore, Harry’nin ailesinden mahrum kalışı son derece hazin olsa da hiç gerçekleşmeyecek bir hayalin karşısında oturmanın ona zarardan başka bir şey getirmeyeceğinin farkında. Ayna büyüleyici ve boş umutlarla dolu lakin illa neşe getirecek diye bir şey yok.

16 Haziran 2016 Perşembe

İlk Kırk Karakter

J.K. Rowling’in Düşünceleri
Sahip olduğum en değerli şeylerden ikisi, Harry Potter hakkında ilk karalamalarımı içeren bir çift küçük defter. Oralarda geçenlerin çoğu seri boyunca hiç kullanılmamış şeyler olsa da, kelimeleri yayın dünyasına taşıyan tuhaf zincire tanık olmak insanı hayrete düşürüyor. 

Defterlerden biri, Hogwarts’a Harry’yle birlikte başlayan kırk öğrencinin (Harry, Ron ve Hermione de sayıya dahil) isimlerinden oluşan bir listeye sahip. İsmi geçen her bir öğrencinin binası belirlenmiş, adının yanında anne-babasının büyücü olup olmadığını gösteren minik işaretler konulmuş.

Kafamda, her yıl Hogwarts’a kırkın epeyce üstünde öğrenci katılacağını kurmakla birlikte; Harry’yle aynı sınıfları paylaşan kızların ve oğlanların bir kısmının isimlerinin elimin altında hazır bulunması, okulda bir olay patlak verdiğinde işime yarar diye düşünmüştüm.

Hikaye iyiden iyiye şekillendikçe, ilk kırk karakterden kimisinin soy durumlarını değiştirdim Bazılarının isimleri kitaplar boyunca hiç geçmemiş olsa da, orada olduklarının her zaman bilincindeydim; bazılarının isimlerinde oynamalar yapıldı; birkaçı kendi yan rolüne sahip olmak için öne atıldı (Ernie Macmillan, Hannah Abbott, Justin Finch-Fletchley), ve içlerinden biri, Neville Longbottom, çok önemli bir karakter haline geldi. Artık hatırlamadığım aksilikler sonucu sudan biraz kabarmış, üstü düşüncesizce karalanmış (o zamanlar küçük olan kızım Jessica’nın marifeti besbelli) ufak defterdeki o listeye bugün bakmak ve isimleri yazıp düzenlerken, binalarını belirlerken nereye varacakları (veyahut da beni nereye taşıyacakları) hakkında hiçbir fikrimin olmayışını düşünmek çok değişik bir duygu.

Peki öyleyse, işte o ilk kırk karakter:

Abbott, Hannah
Bones, Susan
Boot, Trevor
Brocklehurst, Mandy
Brown, Lavender
Bulstrode, Millicent
Corner, Michael
Cornfoot, Stephen
Crabbe, Vincent
Davis, Tracey
Entwhistle, Kevin
Finch-Fletchley, Justin
Finnigan, Seamus
Goldstein, Anthony
Goyle, Gregory
Granger, Hermione – aşağılarda geçen ilk isminin yerine buraya kurşunkalemle sonradan eklemiş
Greengrass, Queenie
Hopkins, Wayne
Jones,  Megan
Li, Sue
Longbottom, Neville – tükenmez kalemle sonradan eklemiş ve aşağılarda geçen ilk ismi iptal edilmiş
MacDougal, Isobel – başta Katrina olan isminin üstü çizilmiş
Macmillan, Ernest
Malfoy, Draco – aşağılardaki ilk ismin yerine buraya tükenmez kalemle sonradan eklemiş
Malone, Roger
Moon, Lily (Luna Lovegood’un ilk ayak sesleri, bu isim hiç kullanılmadı ama kaçık, dalgın bir kız fikri konusunda bana ilham verdi. Bu ismi, Harry’nin annesinin adını belirlemeden önce yaratmıştım.)
Nott, Thedore
Parkinson, Pansy
Patel, Madhari
Patel, Mati
Perks, Sally-Anne
Potter, Harry
[Puckle, Hermione – iptal edilmiş, değiştirilip yukarılara yeniden eklenmiş]
[Puff, Neville – iptal edilmiş, değiştirilip yukarılara yeniden eklenmiş]
[Quirrel, iptal edilip daha sonra öğretmen adı olarak kullanılmış]
Rivers, Oliver
Roper, Sophie
[Sidebottom, Neville iptal edilmiş]
Smith, Sally – adının ilk hali olan Georgina değiştirilmiş
[Spungen soyadı iptal edilip yerine Spinks, Draco sonra onlar da iptal edilip listenin yukarılarına düzenlenmiş şekliyle yeniden eklenmiş]
Thomas, Gary
Turpin, Lisa
Weasley, Ronald
Zabini, Blaise

Çevirmenden not: Sayınca 39 kişi ettiğini biliyorum, gerçekten benim kabahatim yok. (bkz. Orijinal Metin)

15 Haziran 2016 Çarşamba

Hogwarts Dersleri

Hogwarts’ta her birinci sınıf öğrencisinin girmesi gereken yedi ders vardır: Biçim Değiştirme, Muska, İksir, Sihir Tarihi, Karanlık Sanatlara Karşı Savunma, Astronomi ve Bitkibilim. (Süpürgeyle) Uçuş dersleri de alınması mecburi derslerdendir.

Hogwars’taki ikinci senelerinin sonunda öğrencilerin birazdan okuyacağınız listeden en az iki ders daha seçmeleri gerekir: Aritmansi, Muggle Bilimleri, Kehanet, Eski Tılsımlar ve Sihirli Yaratıklarım Bakımı.

Simya gibi fazlasıyla ağır dersler, yeterli talebi sağlamış öğrencilere son iki senelerinde verilir.

J.K. Rowling’in Düşünceleri
Okul dersleri, hikayeyi yeni kurgulamaya başladığımda şimdiki hallerinden biraz farklıydı. Bitkibilim dersinin adı ‘Bitkicilik’ti, Kehanet birinci sınıftan itibaren temel dersler arasındaydı, aynı şekilde Simya ve doğrudan ‘Canavarlar’ adını verdiğim bir dersin de zorunlu olduğu ilk notlarımda; Biçim Değiştirme “Biçim Değiştirme/Metamorfoz” diye geçiyordu.

14 Haziran 2016 Salı

Seçmen Şapka

Sihirli özellikleri: Konuşur, şarkı söyler, bir Zihnefendar’dır
Amacı: Öğrencileri dört Hogwarts Binası’ndan birine yerleştirir, ayrıca ihtiyaç halindeki öğrencilere yardım eder
Yaratıcısı veya ilk sahibi: Esasen Godric Gryffindor’a aittir ancak Hogwarts’ın kurucularının hepsi, yani Godric Gryffindor, Salazar Slytherin, Rowena Ravenclaw ve Helga Hufflepuff tarafından Seçmen olması için büyülenmiştir.



Hogwarts’ın ünlü Seçmen Şapka’sı kendi tarihçesini her eğitim yılının başında söylediği şarkılarla anlatır. Efsane der ki, bir zamanlar şapkanın sahibi dört kurucudan biri olan Godric Gryffindor’muş ve kendi adlarını taşıyan binalarına seçilen öğrencilerden emin olmak için dört kurucu onu beraber tılsımlamış, yerleştirme işlemi de kurucuların eğitmek isteyecekleri öğrenci özelliklerine göre gerçekleşecekmiş.

Seçmen Şapka, çoğu cadı ve büyücünün görüp görebileceği en zeki tılsımlı objelerden biri. Tam anlamıyla dört kurucunun aklına sahip, (yukarı doğru kıvrık bölümüne yakın bir yırtıktan) konuşabiliyor ve usta bir Zihnefendar; bu da onun, kafasına geçtiği kişinin başının içindekileri görmesini, becerileri ve ruhsal durumu hakkında ileriye dönük varsayımlar yapabilmesini sağlıyor. Dahası giyen kişinin aklındakileri cevaplayabiliyor.

Seçmen Şapka bir öğrenciyi yerleştirirken hataya düşmüş olabileceğini söylemeyi kesinlikle reddetmesiyle kötü bir şöhrete sahiptir. Bir Slytherin’in kadirşinas veya özverili davrandığı, bir Ravenclaw’un bütün sınavlarından kaldığı, bir Hufflepuff’ın hem tembel olup hem de derslerinden iyi not aldığı ve bir Gryffindor’un korkakça hareket ettiği zamanlarda Şapka, verdiği ilk kararın arkasında geri adım atmaksızın durur. Yine de dönüp baktığımızda, hizmette olduğu asırlar boyunca Şapka’nın verdiği birkaç kararda göz ardı edilemeyecek hatalar mevcut.


J.K. Rowling’in Düşünceleri
Hogwarts’ı kafamda şekillendirmeye yeni başladığımda, aklımda Seçmen Şapka diye bir olgu yoktu. Öğrencilerin binalara nasıl seçileceği hakkında ortaya birkaç farklı yol koydum (çünkü her biri birbirinden apayrı dört bina bulunacağını daha başından belirlemiştim). Fikirlerimin ilki, bir işi karara bağlamaktan ziyade her türlü sihirli icraatı gerçekleştirebilen Heath Robinson çizimleri usulü, ayrıntılarla dolu bir makineydi ancak hoşuma gitmedi; aynı anda hem karmakarışıkmış hem de kolaya kaçmak oluyormuş gibi geldi. Aklıma gelen bir diğer şey, Giriş Salonu’na dört kurucudan her birinin heykellerini yerleştirmek oldu, heykeller tüm okulun gözleri önünde karşılarındaki öğrenci yığınından kendi binalarına uygun olanları seçmek için hareketleneceklerdi. Bu yöntem daha uygundu ama yine de tam oturmuyordu. Son olarak, insan seçerken kullanılan yöntemlerin bir listesini çıkardım: o-piti-piti, çöp çekme, takım lideri tarafından çağrılma, şapkadan isim çekme – konuşan bir şapkanın verdiği isimler – kafana şapka geçirme – derken, karşınızda Seçmen Şapka.

13 Haziran 2016 Pazartesi

Şapkakitleyen

Şapkakitleyen, yerleştirilmeleri beş dakikadan uzun süren yeni öğrenciler için kullanılan, Hogwarts’a özgü çok eski bir tabir. Seçmen Şapka’nın bu kadar uzun düşünmesi istisnai bir durum ve çok nadir yaşanır, herhalde elli yılda bir. 

Hermione Granger ve Neville Longbottom, Harry Potter’ın yaşıtları arasında bir Şapkakitleyen olmaya en çok yaklaşmış kişiler. Seçmen Şapka, Hermione’yi Ravenclaw’a Gryffindor’a mı yerleştirmesi gerektiğine karar verirken neredeyse dört dakika harcadı. Neville’in durumundaysa Şapka, Gryffindor’dan yana kararlıydı ancak Neville binanın cesaret sıfatıyla özdeşleşmiş adından çekinerek Hufflepuff’a yerleştirilmeyi istemişti. Sessiz tartışmaları Şapka’nın zaferiyle noktalandı. 

Harry Potter’ın şahsen tanıdığı hakiki Şapkakitleyenler, sadece Minerva McGonagall ve Peter Pettigrew. Minerva, Ravenclaw’la Gryffindor arasında kalan şapkayı beş dakika otuz saniye boyunca telaşa vermişti. Peter için ise Slytherin’i de hesaba koyan şapka uzun uzun düşündükten sonra Gryffindor’da karar kıldı. Ayıp düzeyde inatçı Seçmen Şapka, Peter’ı yerleştirirken hata yapmış olabileceğini kabul etmeye bugün bile yanaşmaz, Pettigrew’un (gerçekliği tartışılır) ölüm şeklini yanılmayışının kanıtı olarak gösterir.

12 Haziran 2016 Pazar

Profesör McGonagall

Tam ismi: Minerva McGonagall
Doğum günü: 4 Ekim
Asası: Köknar ve ejderha yüreği telleri, yirmi dört santim, sert
Hogwarts binası: Gryffindor
Ailesi: Muggle baba, cadı anne
Özel yetenekleri: Animagus (ayırt edici özelliklere sahip gümüşi bir tekir kedi)
Hobileri: Dantel örmek, Günümüzde Biçim Değiştirme dergisindeki makaleleri düzeltmek, Quidditch izlemek, Montrose Magpies* takımına destek vermek
*Montrose Magpies (Montrose Saksağanları) otuz iki şampiyonlukla Britanya ve İrlanda Ligi tarihinin en başarılı Quidditch takımı. Renkleri siyah-beyaz olan İskoç takımı ayrıca iki Avrupa şampiyonluğuna sahip.



Çocukluğu
Minerva McGonagall, Presbiteryen bir İskoç papazla, Hogwarts mezunu bir cadının ilk çocuğu ve tek kızıydı. Yirminci yüzyılın başlarında Kuzey İskoçya’da büyürken yavaş yavaş anladı ki hem yapabildiklerinde hem de ailesinin evliliğinde bir gariplik vardı.

Minevra’nın babası Peder Robert McGonagall köyündeki her daim neşeli Isobel Ross’a tutulmuştu. Komşuları gibi Robert da, Isobel’in İngiltere’deki seçkin bir kız yatılı okuluna gittiğini sanıyordu. Aslında Isobel’in aylarca ortadan kaybolduğunda gittiği yer, Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu’ydu.

Ebeveynlerinin (biri cadı biri büyücü) ağırbaşlı genç bir Muggle’la ilişkini hoş görmeyeceklerini bilen Isobel, yeni yeni filizlenen yakınlıklarını gizli tuttu. On sekizine geldiğinde Robert’a sağlam aşık olmuştu. Ne yazık ki gerçek kimliğini açıklayacak cesareti kendinde bulamadı.

Çift, her iki tarafın da ailesini öfkelendirecek şekilde kaçarak evlendi. Artık ailesinden uzaktaki Isobel yeni evlendiği sırılsıklam aşık kocasına, ne Hogwarts’ta aldığı Tılsım dersinden birincilikle mezun oluşundan, ne de okul Quidditch takımı kaptanlığından bahsederek balayı mutluluklarını bozmayı göze alamadı. Isobel ve Robert, İskoçya’nın Caithness bölgesinde papazlara ayrılmış, merkezden uzak bir konuta yerleştiler. Güzeller güzeli Isobel burada, düşük papaz maaşıyla şaşırtıcı şekilde iyi idare edebileceğini gösterdi.

Genç çiftin ilk çocuğu Minerva neşeyle birlikte sorun da getirdi. Aşkı için terk ettiği ailesini, sihir topluluğunu özleyen Isobel, yeni doğan kızına son derece yetenekli bir cadı olan büyükannesinin adını vermekte kararlıydı. Bu alışılmamış isim içinde bulunduğu toplumun tepkisini çekti ve Peder Robert McGonagall eşinin seçimini kilise cemaatine açıklamakta zorlandı. Üstelik eşinin huysuzluklarından dolayı panik halindeydi. Dostları, yeni doğum yapmış kadınların genelde hassas olduklarını, Isobel’in de yakın zamanda kendisini toparlayacağını söyleyerek onu rahatlatmaya çalıştılar.

Fakat aksine, Isobel gittikçe daha da içine kapandı. Minerva’yla günlerce eve çekilip kimseyle görüşmüyordu. Isobel ileride kızına, daha yeni doğduğu zamanlardan itibaren basit ama kesin sihir emareleri gösterdiğini anlatacaktı. Yükseklerdeki raflardayken ne hikmetse beşiğine gelen oyuncaklardan; Minerva daha konuşmaya başlamadan onun isteklerini yerine getiriyormuş gibi davranan ailenin kedisinden; başka bir odadayken kimi zaman kendi kendini çaldığı duyulan babasının gaydasından ve bu imkan dışı olayın minik Minerva’yı nasıl da kıkır kıkır güldürdüğünden bahsedecekti.

Isobel gurur ve endişe arasında gidip geliyordu. Robert korkuya kapılacağı bir şeye tanık olmadan gerçeği itiraf etmesi gerektiğinin farkındaydı. Robert’ın usanmadan sorup durması neticesinde Isobel en sonunda, gözyaşlarına boğularak, yatağının altında bekleyen kilitli kutudaki asanın esaretini sonlandırdı ve gerçekte kim olduğunu gösterdi.

Minerva o gece yaşananları hatırlayamayacak kadar küçük olsa da, Muggle’ların dünyasında sihir yeteneğiyle büyümenin zorluklarını daha sonra acı şekilde kavrayacaktı. Cadı olduğunu öğrendikten sonra karısına duyduğu aşk biraz bile olsun azalmayan Robert McGonagall, yine de eşinin bu açıklamasıyla ve böylesine bir sırrı ondan bu denli uzun süre gizli tutmasıyla sarsılıp, derin bir üzüntü yaşadı. Dürüst ve namuslu biri olmakla iftihar ettiği hayatını artık geride bırakıp, karakterine ters düşen şekilde sırlarla dolu bir hayat sürmek zorundaydı. Isobel hıçkırıkları arasında, kendisinin (ve kızlarının) Uluslararası Gizlilik Nizamnamesine uymakla yükümlü olduklarını, haklarındaki gerçeği gizlemeleri gerektiğini, aksi halde Sihir Bakanlığı’nın gazabıyla yüzleşeceklerini anlattı. Robert da papazlarının bir cadıyla evli oluşu hakkında yerel halkın – genellikle hoşgörüsüz, bağnaz ve geleneklerine sadık türde insanlar – ne hissedeceği düşüncesiyle dehşete kapılmıştı.

Minik zeki bir gözlemci olan Minerva, annesi ile babası arasında devam eden aşka rağmen sarsılan güveni üzülerek izledi. McGonagall’ların iki erkek evladı daha oldu ve her ikisi de sihir taşıdıklarını zamanla belli etmeye başladılar. Annesi, Malcolm ve Robert Junior’a sihirlerini gözler önünde kullanamayacaklarını açıklarken Minerva da yardım ediyor ve sihrin kimi zaman yol açtığı kazaları ve sıkıntıları babalarından gizlemesi gerektiğinde annesine arka çıkıyordu.

Minerva, karakter bakımından annesinden daha fazla benzeştiği Muggle babasıyla çok yakındı. Ailesinin içinde olduğu bu görülmemiş durumun babasını ne kadar zorladığını kederle seyretti. Annesinin, tamamı Muggle’lardan oluşan bu köye ayak uydurmak için harcadığı çabayı, kendi türündekilerle özgürce yaşamaya ve azımsanamayacak yeteneklerini kullanmaya duyduğu özlemi de anlayabiliyordu. Minerva, on birinci yaş gününde Hogwarts Cadılık ve Büyücülük Okulu’ndan kabul mektubunu aldığında, annesinin ne kadar çok ağladığını hiç unutmadı; Isobel’in hıçkırıklarının duyduğu gururun yanı sıra, kıskançlıktan kaynaklandığını biliyordu.


Okul Hayatı
Büyücü kimliklerine karşı savaş vermiş ailelerden gelen çoğu genç cadı ve büyücüde olduğu gibi Minerva McGonagall için de Hogwarts, neşe dolu bir rahatlama ve özgürlüğe kavuştuğu yer olmuştu.

Minerva, bir Şapkakitleyen olduğunun anlaşıldığı okuldaki ilk akşamında, dikkatleri sık rastlanmayan biçimde üstüne çekti. Ravenclaw’la Gryffindor arasında gidip gelen Seçmen Şapka, beş dakika otuz saniye sonunda Minerva’yı Gryffindor’a yerleştirdi. (Bu durum sonraki senelerde, Minerva ve Seçmen Şapkanın aynı sorunu kendisiyle de yaşayıp tam aksi sonuca vardığı meslektaşı Filius Flitwick arasındaki ince bir esprinin konusu oldu. Bu iki Bina Başkanı, çocukluklarındaki bu mühim dakikalar farklı sonuçlansa, birbirlerinin yerlerinde olabileceklerini düşünüp eğlenir).

Minerva çok geçmeden, Biçim Değiştirme’deki az rastlanır yeteneğinin de katkısıyla, yaşıtları arasındaki en iyi öğrenci olarak kabul gördü. Okulda geçirdiği günlerle birlikte, hem annesinin yeteneğini, hem de babasının sarılmaz ahlak anlayışını miras aldığını kanıtladı. Okul hayatının iki yılında, gelecekte Hufflepuff Bina Başkanı olacak Pomona Sprout yanındaydı. Her iki kadın, hem o zamanlar hem de daha sonra, çok güzel bir dostluğa sahip oldular.

Hogwarts’da aldığı eğitimin sonlarına yaklaşırken Minerva McGonagall, etkileyici bir sicile sahipti: S.B.D ve F.Y.B.S.’dan en yüksek notlar, Sınıf Başkanlığı, Sınıf Başkanlarının Kız Liderliği, Günümüzde Biçim Değiştirme dergisinin Gelecek Vadeden Genç Yetenek Ödülünün kazananı. İlham kaynağı Biçim Değiştirme öğretmeni Albus Dumbledore’un rehberliğinde Animagus’a dönüşmeyi başardı; ayırt edici özelliklere sahip hayvan formu (gözlerinin çevresinde kare şeklinde çizgiler bulunan tekir kedi) Sihir Bakanlığı’nın Animagus Sicil Dairesi’ne eksiksiz biçimde kaydedildi. Ayrıca Minerva tıpkı annesi gibi yetenekli bir Quidditch oyuncusuydu ancak son senesinde süpürgesinden tehlikeli şekilde düşerek (Bina kupasının kazananını belirleyecek bir Gryffindor-Slytherin karşılaşmasında yapılan bir faul sebebiyle) beyin sarsıntısı geçirdi, kaburgalarının birkaçı kırıldı ve artık hayatı boyunca, Slytherin’i Quidditch sahalarında ezilirken görmekten büyük zevk duyacaktı. Hogwarts mezuniyetinin ardından Quidditch’e tekrar dönmese de, rekabeti doğuştan seven Profesör McGonagall ilerleyen yıllarda binasının takımının istikbaliyle yakinen alakadar oldu ve Quidditch yeteneklerini ayırt etmekteki keskin becerisini hiç kaybetmedi.


Gönül Yarası  
Hogwarts’tan mezun olunca, Sihir Bakanlığı’nın teklif ettiği iş için (Sihir Yasal Yaptırım Dairesi’nde bir koltuk) Londra’ya yerleşmeden evvel, ailesiyle son bir yaz geçirmek arzusuyla büyüdüğü papaz evine döndü. Bu aylar Minerva’nın hayatındaki en zorlu zamanlar arasında yer alacaktı. Henüz on sekiz yaşındayken Muggle bir oğlana sırılsıklam aşık olarak gerçekten annesinin kızı olduğunu ispatladığı günler o zamana rastladı.

Minerva McGonagall’ın hayatında aklının başında olmadığı bir evre varsa ilk ve son olarak o aylarda yaşandı. Dougal McGregor civar bir çiftçinin yakışıklı, zeki ve komik oğluydu. Minerva, Isobel kadar güzel olmasa da, akıllıydı, kafası çalışırdı. Dougal’la ortak bir espri anlayışları vardı, çekinmeden tartışırlar, birbirlerinde esrarengiz yönler sezinlerlerdi. Aradan çok vakit geçmeden Dougal sürülmüş bir tarlada tek dizi üstüne çökmüş evlilik teklifi etmekteydi, Minerva da evet dedi.

Nişanlandığını ailesine duyurmak niyetiyle eve gitti ama onlara söyleyemedi. O gece yatağında hiç uyumadan geleceği hakkında düşündü. Dougal, Minerva’nın gerçekte kim olduğundan, en az babasının evlenmeden evvel Isobel hakkında olduğu kadar habersizdi. Minerva, Dougal’la evlenirse içine düşmesi olası çıkmaza ilk elden tanık olmuştu. Tüm hayallerinden vazgeçmesi; asasını kilitleyip bir köşeye koyması; çocuklarına, muhtemelen babalarına kadar herkese yalan söylemelerini öğretmesi gerekecekti. Her gün Bakanlıktaki işine giderken Dougal McGregor’un da onunla birlikte Londra’da olacağı hayalleriyle kendisini kandırmadı. Dougal’ın babasının çiftliğinin ona kalacağı zamanı sabırsızlıkla beklediğini biliyordu.

Minerva ertesi günün ilk saatlerinde, Dougal’a vazgeçtiğini, onunla evlenemeyeceğini söylemek için ailesinin evinden haber vermeden çıktı. Uluslararası Gizlilik Nizamnamesini ihlal ederse, uğrunda Dougal’dan vazgeçtiği Bakanlıktaki işinden olacağının bilinciyle, fikrini neyin değiştirdiği hakkında makul bir neden sunamadı. Üç gün sonra, yıkılmış haldeki Dougal’ı geride bırakıp Londra’ya varmak üzere yola koyuldu.


Bakanlık Kariyeri
Sihir Bakanlığı hakkındaki düşünceleri daha dün atlattığı yürek çıkmazıyla yeniden şekillenen Minerva McGonagall, ne evinde, ne de işinde mutluydu. Kimi iş arkadaşları Muggle-karşıtı aşılması güç ön yargılara sahipti. Bu durum Muggle babasını çok seven ve kalbinde hala Dougal’ı taşıyan Minerva’yı bu duruma içerliyordu. En hızlı ve becerikli çalışanlardan biri olsa da, hatta yaşça ondan epeyce büyük patronu Elphinstone Urquart’ın ilgisine rağmen; Londra’da mutlu değildi, İskoçya’yı özlediğini anlamıştı. Bakanlıkta geçirdiği iki yılın sonunda Minerva’ya prestijli bir konuma terfi imkanı verildi, ancak o geri çevirdi. Orada bir öğretmenlik görevi alıp alamayacağını sormak için Hogwarts’a bir baykuş gönderdi. Baykuş saatler içinde, Başkanlığını Albus Dumbledore’un yaptığı Biçim Değiştirme Bölümü’den bir iş teklifiyle geri geldi.

Albus Dumbledore’la Kurduğu Arkadaşlık
Okul Minerva McGonagall’ın dönüşünü sevinçle kutladı. Minerva doğrudan işine koyuldu, katı ama ilham veren bir öğretmen olduğunu gösterdi. Yatağının altındaki kilitli kutuda Dougal McGregor’un mektuplarını saklasa da, bu durum orda kitlenmiş duranın (diyordu kendi kendine sertçe) kendi asası olmasından daha iyiydi. Kızının yaşadıklarından bihaber Isobel’den (yerel olaylardan lakırdayan bir mektubun orta yerinde) Dougal’ın başka bir çiftçinin kızıyla evlendiğini öğrenmek, onu yine de sarstı.

Albus Dumbledore, o akşamın geç saatlerinde Minerva’yı sınıfında ağlarken buldu, Minerva da ona hikayenin tümünü anlattı. Albus Dumbledore sözleriyle hem onu rahatlattı hem akıl verdi, kendi ailevi geçmişi hakkında Minerva’nın daha önce hiç bilmediği bazı şeyleri söyledi. Mahremiyetlerine son derece düşkün, etliye sütlüye karışmayan bu iki karakter o gece sırlarını birbirleriyle paylaştılar ve hayatları boyu sürecek karşılıklı saygının ve dostluğun temellerini attılar.

Evliliği
Minerva McGonagall, Bakanlık’tan eski patronu Elphinstone Urquart’la arkadaşlığını Hogwarts’taki ilk yılları boyunca sürdürdü. Tatil için İskoçya’da bulunduğu dönemlerden birinde onu ziyarete gelen Elphinstone Urquart, Madam Puddifoot’un Çay Bahçesi’nde ona evlenme teklif ederek büyük bir şok ve mahcubiyet yarattı. Dougal McGregor’a duyduğu aşk hala dinmeyen Minerva, hayır yanıtını verdi.

Buna karşılık Elphinstone sevgisine son vermedi. Aldığı ret cevaplarının sonu gelmese de, zaman zaman evlilik teklifini yineledi. Dougal McGregor’un ölümü ise sarsıcı olmakla birlikte, bir bakıma Minerva’nın sırtından yük indirmişe benziyordu. Voldemort’un ilk geri püskürtülüşünün ardından, Hogwarts arazisindeki gölün çevresindeki bir yaz yürüyüşü sırada, Elphinstone artık ağırlaşmış saçlarıyla bir kez daha evlilik teklifinde bulundu. Minerva bu sefer evet dedi. Elphinstone mutluluktan kendinden geçti. Emekliliği gelmiş olan Elphinstone, Minerva kendi işine kolay gidip gelebilsin diye Hogsmeade’den ikisinin kalacağı küçük bir ev aldı.

Kaç kuşak öğrencileri tarafından yıllar yılı ‘Profesör McGonagall’ diye bilinen – içinde hep bir parça feministlik taşımış – Minerva, evliliğinin ardından eşinin soyadını almayacağını açıkladı. Geleneklere bağlı kesimden onay göstermeyen sesler geldi – Minerva ne demeye Muggle babasının soyadını, safkan bir soyada tercih ediyordu?

Evlilikleri (talihsiz şekilde kısa sürse de, yaşanması gerekiyordu) mutlu evliliklerden biriydi. Çiftin hiç çocuğu olmasa da Minerva’nın yeğenleri (erkek kardeşleri Malcolm ve Robert’ın çocukları) evlerini sık sık ziyaret ediyordu. Minerva için beklentileri fazlasıyla karşılayan bir dönemdi.

Evliliklerinin üçüncü senesinde Elphintone’un beklenmedik bir Zehirli Dokunakula saldırısına uğramasıyla gerçekleşen ölümü, çifti tanıyan herkesi derin üzüntüye boğdu. Minerva küçük evlerinde tek başına yaşamaya dayanamadı, Elphinstone’un cenaze töreninin ardından eşyalarını topladı. İlk kattaki çalışma odasının duvarında yer alan gizli bir girişten geçerek varılan, zemini yer yer taşlarla döşenmiş odasının bulunduğu Hogwarts Şatosuna geri döndü. Gözü her daim pek ve duygularını içinde yaşayan birisi olarak bütün enerjisini işine verdi. Çok az insan –  belki Albus Dumbledore’u apayrı bir gruba sokabiliriz – yaşadığı acıları anladı.


J.K. Rowling’in Düşünceleri

Minerva, Roma savaş ve bilgelik tanrıçasının ismi. William McGonagall ise İngiliz tarihinin en kötü şairi olarak bilinir. Şairin isminde beni çeken bir şeyler vardı ve böylesine zeki bir kadının soytarı McGonagall’la uzak akraba olabileceği ihtimalini yaratmak kendimi alamadım.

Eserlerinden çok ufak bir parça, istem dışı sağlanan gülünç vasıflar hakkında fikir verebilir. Birazdan okuyacağınız dizeler, Viktorya Devri’nde yaşanmış bir demiryolu kazasına istinaden yazdığı şiirinde geçmektedir:

Gümüşi Tay’daki Güzel Demiryolu Köprüsü
Heyhat! Üzülüyorum söylerken ama 
Kıyılmış bulunuldu doksan cana
Son kutsal pazarı 1879’un,
Çıkmayacak aklından birçoğumuzun.